Sanayi turu...
Zonguldak.

Ereğli.
Alaplı.
Kozlu...
9 sanayi sitesi.
Çok sayıda usta.
Aynı araç.
Aynı hasar.
Hiç bakmayanlar.
Yoğunluktan bir ay sonraya gün verenler.
Kısa zamana söz verenler.
Randevu verenler.

Randevu günü fiyatı yüzde elli artıranlar.
Aynı hataya dört kat fiyat çekenler.
Yarım saatlik işin en az bir hafta süreceğini söyleyenler.
Yanlış anlaşılmasın.
Randevu.
İş sırası değil.
İşin yapım zamanı...
[*][*][*]
Bu bir tespit.
Serbest piyasa.
Dükkan gideri.
İşçi masrafı.
Herkesin hesabı farklı.
Kalitesi...
Masrafı..
Hepsi fiyatı.
Tutumu değiştirecek ayrı konu.
Kimseye verdiği fiyattan.
Zamandan...
İş yoğunluğundan söz söyleme hakkımız da yok.
Mesele şu...
Sözü geçen kişiler aynen bizim gibi bu toplumun bir parçası.
Doğal olarak.

Bizim bir parçamız.
Davranış ve tutumları toplumun sosyolojik göstergelerinde yer alıyor.
Sonra çıkıp eleştiriyoruz.
Kimi?
Devlet adamlarını...
Pardon.

Devlet adamlığı başka bir konu.
Devlet çalışanlarını.
Siyasetçileri.
Yöneticileri.
Her türlü yöneticiyi.
Apartman yöneticisinden tutun da...
Sivil toplum kuruluşu yöneticileri.
Parti yöneticileri.
Onlarda bizim toplumun bir parçası.
Hepsinin ortak özelliği...
Piyasaya çıkmadan önce kaporta boyadan geçmiş olmaları.
Kimi iyi ustanın elinden geçiyor.
Kimi kötü...
Ama bir ustanın elinden geçiyorlar.
Kendilerini süsleyip öne çıkarıyorlar.
İş başına geçince de...
Kalite ortaya çıkıyor.
Kiminin boyası dökülüyor.
Kiminin foyası.
Fazla uzun sürmüyor.
Ama bir kişi kaliteliyse...
Ne iş yaparsa yapsın.
Nerede olursa olsun.
Her daim kaliteye imza atar.
Kendini gösterir...
Bu yazıyı niye yazdık?
Hep karşıya bakıyoruz ya...
Kendi kusurumuzu görmüyoruz.
Esasında olaya toplumsal bakabilsek.
Birlikte bakabilsek.
Bizim gördüklerimiz...
Kendimizde görmediklerimizdir.
Yine bizim toplumun bir kusurudur.
Eleştirirken...
Zaman zaman ayna kullanmak gerek.
Kalın sağlıcakla...