Sabah müthiş baş ağrısıyla uyanır.
Hemen ağrı kesici.
Bekler biraz.
Ağrı geçmez.
Yine ağrı kesici.
Ağrı devam eder.
Baktı olmuyor.
Doktora gider.
İğne ilaç.
Ağrı geçmez.
Başka doktorlar.
Sonuç aynı.
Bu arada...
Gözlerde kızarıklık baş gösterir.
Yaş akar.
Uykusuzluk.
Yorgunluk.
Ağrının verdiği acı.
Hayat yaşanmaz hale gelir.
İstanbul'a gider.
Film, röntgen, MR...
Zamanında ne varsa görüntü çeken cihaz.
Hepsiyle beyne bakılır.
Sonuç..
Aynı.
Tıbbın bilinen tüm yöntemleri denenir.
Bilinen en ünlü hocalara gidilir.
Son çare...
Gitsin evine.
Son isteklerini yerine getirin.
Bu işin çaresi görünmez.
Gün gelecek.
Acılar içinde ölecek.
Dönerler köye.
Ne arzu ediyorsa yaparlar.
Osman Efendi'nin hayata dair tek arzusu var.
O da acıların dinmesi.
Günler ağrılar acılar içerisinde geçer.
Dayanılmaz haldeki ağrı acı...
Osman Efendi'yi ölüm döşeğine düşürür.
Son bir temizlik.
Bakım.
Çağırırlar berberini.
Saç-sakal...
Sonra kaş...
Burun...
Berber...
Bir de ne görsün.
Burunda bir kıl dönmesi.
Alır cımbızı.
Dönen kılı çeker.
Bir bağrış.
İnleme.
Feryat figan.
Ev halkı odaya girer.
Osman Efendi'nin ağzı burnu kan içinde.
Berber kovulur.
Buruna pansuman yapılır.
Kanama durdurulur.
Osman efendi birazdan uykuya dalar.
Öyle ki...
Aylardır çektiği acının yorgunluğu.
Bedenin bitkinliği.
Onun deliksiz bir uykuya hasret bırakmıştır.
Sabah uyanır.
Her şey normal.
Acı yok.
Ağrı yok.
Çağırırlar berberi.
Sorarlar durumu.

Ters dönen kıl.
İltihap yapmış.
Muhtemelen sinir damarına yürüdü.
Sonuç.
Hayat ızdırap.
Özür, ödül...
Berber memnun edilir.
[*][*][*]
Velhasılı.
Hayat böyle.
Bir kıl.
Bir mikrop.
Tüm düzeni alt üst ediyor.
Son durum.
Corona...
Bizde dünyayı dar etti.
Kıymet bilmek lazım.
İnsanoğlu...
Biz böyleyiz.
Hastalık gelmeden sağlığın kıymetini bilmiyoruz.
Bir zaman var.
Kıymetini bilmediğimiz.
Bir de insan...
Çok kolay harcıyoruz.
Bazen kendimizi harcıyoruz.
Bazen karşımızdakini...
Allah herkese sağlık, sıhhat versin.