Hz. İbrahim...

Her zaman yemeği geciktirirdi.

Azığı azalan veya olmayan bir yolcu...

Belki bir komşu...

Kim bilir belki bir çocuk...

Vesaire...

Hep misafir yolu gözlerdi.

Yemeği ertelerdi.

"Sofralar şenlensin" diye...

Ancak bir haftadır uğrayan yok.

Ne gelen var...

Ne giden.

Gözü yollarda bekler.

Üzülür...

Dayanamaz...

Düşer yollara...

Her tarafa bakar.

Yayla yolunda bir ihtiyar görür.

Yapa yalnız...

Beli bükük...

Saçı başı ağarmış...

Şefkat ve merhametle yaklaştı.

Gönül alıcı bir tavırla seslendi.

- Merhaba...

Sonra onu davet etti.

- Ey mübarek ihtiyar!

Buyur gel.

Bir lütufta bulun.

Yemeğimize ortak ol.

Birlikte yiyelim.

Soframızı şereflendir.

İhtiyar davete memnun olur.

- Peki...

Dediğin gibi olsun.

Gidelim.

İhtiyar daha önce duymuştu.

Hz. İbrahim'in cömertliğini...

Sofraya misafirle oturma adetini...

Birlikte yürüdüler.

Hz. İbrahim'in misafirhanesine geldiler.

Hizmetkarlar koştu.

Beli bükük.

Yürümekte zorluk çeken ihtiyara büyük iltifatlar ettiler.

Yer gösterdiler.

Saygı gösterdiler.

Peygamber işaret etti.

Sofra kuruldu.

Herkes sofranın etrafında toplandı.

- Allah'ın adıyla...

Besmele çekildi.

Yemeğe başlandı.

Ancak kimse ihtiyarın Allah'ın adını andığını duymadı.

Buna benzer bir şey de söylemedi.

Hz. İbrahim'in bu duruma canı sıkıldı.

- Zavallı ihtiyar.

Sende samimiyeti göremiyorum.

Yaşlılardaki kulluğu da göremiyorum.

Yiyeceğin zaman verenin adını anman gerekmez mi?

- Ben ateşperestim.

Pirimden işitmediğim yola gidemem.

Hz. İbrahim durumu anladı.

Bu perişan ihtiyar, Allah'a inanmıyor.

Bir ateşperest...

Putperest...

Durumuna üzüldü.

İhtiyarı azarladı.

Sofradan kaldırdı.

Evinden kovdu.

İhtiyar üzgün.

Zar-zor yola düştü.

Biraz zaman geçti.

Hz İbrahim bir sesle irkildi.

Yüce Mevla onu kınadı.

- Ey Halil.

Bu ihtiyara yüz yıldır rızık veriyoruz.

Hayat veriyoruz.

Sen ise ona bir öğün sabredemedin.

O ateşe secde ediyor.

Sen neden cömertliğinden vazgeçiyorsun?

Neden keremden elini çekiyorsun?

Hz. İbrahim uyarıyı aldı.

Pişman oldu.

Tövbe etti.

Hemen hatasını telafi için koştu.

İhtiyara yetişti.

Özür diledi.

Ateşperesti yeniden yemeğe davet etti.

İhtiyar nedenini sordu...

Hz. İbrahim başına geleni anlattı.

İhtiyar özrü kabul etti.

Geri döndü.

Hatta gafletten uyandı.

İmana geldi...

- Düşmanı için dostunu azarlayan Allah ne büyüktür!

[*] [*] [*] [*]

Büyüklük...

Tam böyledir.

Her şeye rağmen...

Affedebilmek...

Cömert olabilmek...

[*] [*] [*] [*]

Her şeyi veren Allah...

Her an affetmeye hazır.

Her daim tövbe kapısı açık...

Ya kullar?

Bakalım kendimize...

Biz ne yapıyoruz dersiniz?

Bakalım aynaya...

Görelim kendimizi...

Kalın sağlıcakla...