Okumamış.
Ya da okuyamamış.
En fazla lise mezunudur.
Yoksa yedek subay olurdu.
Olmazsa kısa dönem askerlik yapardı.
Askere gitmiş.
15 ay.
Dağlıca'da teröristlerle çatışmış.
Belki de askerliğinin en kolay bölümüydü çatışma.
Gerisi şöyle:
Üç ay iyi bir acemi eğitimi.
Sonra ver elini Hakkari.
Gerisi beklemek.
Hemde her gün.
Beklemek, çatışmaktan zordur.
Sonra bitirdi askerliği, geldi.
Kendince kahraman.
Dağlarda gezdi.
İnsan avladı.
Tüm bunlar için sadece fiziki eğitim aldı.
Psikoloji bölümüne kimse bakmadı.
Verdiler eline teskereyi.
Gönderdiler aramıza.
Köydekiler halinden anlamadı.
Eşi bir kahraman gibi davranmadı.
Her gün omuzlarda taşımadılar.
Hayatın gerçekleriyle yüzyüze geldi.
En sonunda kendi ailesini avladı.
Niye?
Anlaşamadılar.
Çünkü artık ailesiyle aynı dili konuşmuyordu.

Yağışlar.
Sel oldu.
Sildi süpürdü önüne geleni.
7 asker şehit oldu.
Hürriyet haberi görmedi.
Kocaman bir sel fotosu.
Alın size haber.
Doya doya bakın.
Ha bir de yedikleri ceza vardı.
Hükümetle aynı dili konuşamadılar?
Şehitleri görmezden geldiler.
Peki şehitlerin günahı neydi?

Açılım.
Biz aynı kilimin desenleriyiz.
Çatışarak uyum sağlıyoruz.
Sevsek de, sevmesek de kırmızı-beyaz dokumuş atalarımız.
Aynı dili konuştuğumuz sürece anlaşıyoruz.
Konuşamazsak.
Anlaşamayız.

Zonguldak'ta böyle.
Vekiller ayrı...
Bürokratlar ayrı...
Memurlar ayrı...
İşçiler ayrı...
Esnaf ayrı...
Vatandaş ayrı dilden konuşuyor.
İşte o zaman anlaşamıyoruz.
Önce aynı dili konuşalım.
En azından birbirimizin yüzüne tebessümle bakalım.