Paris banliyösünde Polonyalı bir kızın pis ötesi evindeyim. Yerler sokaktan ve balkondan ayakkabı altlarıyla taşınmış toz ve taş dolu. Beyaz kedi tüyü ve kumu da cabası. Evin elektrikli süpürge görmediği 217. günü olmalı bugün. Yürürken basacak temiz spot arıyorum. Polonyalı kız bu sırada yemekten artanları ufak ufak doğramakla meşgul.

- N’apıyorsun?

- Bunları kompostoma ekleyeceğim.

- Mısır koçanları?

- Neden olmasın?

- Kompostoda mısır görmemiştim hiç..

- Yani.. Hemen her şeyi koyabilirsin aslında.

On dakika muhabbet.

- Şimdi n’apıyorsun?

- Bunları da kompostoma koyacağım.

- Salata yaprakları?

- Eh.. Hemen her şeyi koyabilirsin.

Sessizlik.

- Sürahin nerede?

- Ne sürahisi?

- Komposto.

- Balkonda.

- Ne zaman içeceğiz bu garip şeyi?

- Ne içmesi?

- Nasıl?

Komposto.

Dünyada ‘kompost yöntemi’ olarak geçiyormuş. Ben yeni öğrendim ve biraz da utandım, çevreciyim güya. Ev yapımı organik yeniden dönüştürücü. Özel satılan kasalarda toprak ve ayrıştırıcı organizma alıyorsunuz. Organik olan her şeyi, yemek artıklarını, kabuklarını vs buraya koyuyorsunuz. İçindeki ayrıştırıcı bakteriler birkaç ay içinde bunları tamamen öğütüyor ve toprak haline getiriyor. Hem de verimli toprak. Basit bir sepette ya da delikli varilde de yapabilirsiniz, hava alması lazımmış. Bu balkonda yapılabilecek ev usulü olanı, elinizin altında evcil ayrıştırıcı organizmalarınız yoksa diye. Bahçeniz, çiftliğiniz varsa çukur açıp bir kat organik artık, bir kat ince toprak şeklinde katmanlaştırabilirsiniz. Hazır ayrıştırıcı organizma zaten toprakta var. Alın size birkaç ay içinde verimli toprak. Araştırın işte, gerçekten kolay.

Bu arada, çelişki de gözümden kaçmış değil: Kızın evini şey götürüyor, ama yemeklerini atmıyor, dönüştürüyor. Bizim evler cirlop gibi, sokak ya da bırakın sokağı, kapı önümüz, doğamız umurumuzda değil. Her şey bir arada olmuyor sanki.. di mi?

Polonyalının evini ise dayanamayıp süpürdüm, hem de iki kere. Şaşırıp kaldılar.

Bir Pusula haberinde çıkan ‘Babalardan Oğullara 10 Tavsiye’den bağıra bağıra paylaşmak istediğim bir öğüt: “Yaşadığın yerden uzaklara seyahat etme şansın olursa bu fırsatı sakın kaçırma. Çünkü insan kendisine benzeyenlerden değil, farklı olanlardan bir şeyler öğrenir.”