Sis basmış Karadeniz´i yine, telefonda şikayet ediyor arkadaşım.
Geçen seneye kadar ben de şikayet ederdim sisten.. Ta ki..
Bir akşamüstü siste yürüyüşe çıkana kadar.

Öyle yoğundu ki sis, kaldırıma dizili ağaçlardan birini görüyordum her defasında, bir kaç adımdan sonra diğeri beliriyordu uzaktan, dal dal, hayal meyal.. Öyle güzeldi ki. Ve birden dank etti kafama. Hayat bu işte dedim. Sen yürüdükçe yavaş yavaş çıkıyor karşına. Koşarsan eğer, bodoslama dalabilirsin bir şeylere, görmüyorsun ki önünü. Durursan hiçbir şey çıkmaz karşına, ama gördüklerini iyice hazmedersin bu sefer de. Yürüyeceksin yavaş yavaş, kendi hızında, baka baka. İstesen de daha ileriyi göremezsin, ancak tahmin edebilirsin. Göremediğin bir şey için ne diye endişelenesin? İşte çıktı bir ağaç daha, kıvrılmaya başladı yol.. Sen de kıvrıl öyleyse, dön onunla birlikte, uyum sağla. Devam et. Hayat sana akacak zaten işte böyle, yavaşça.. &[#]8216;Şu an´a odaklan sen sadece, görebildiklerine; güzelliklerini fark et, bak iyice, tam da şu anda mutlu ol, huzurlu ol. Şu andan başka, şu anda gördüklerinden, birlikte olduklarından, yaptıklarından başka bir şeyin yok çünkü..

Etiler Taksicisinden Yorum

Yapayın yapayı, ruhsuzun ruhsuzu alüminyum kompozit panel cepheler var ya.. Markalaşmış adıyla alikobant hani. Sevmem etmem; güzelim taş, ahşap gibi doğal malzemeler dururken, hadi uygun fiyata olsun kolay olsun diye de anlarım bunların yapmaları dururken, modern durduğunu düşündüklerden olsa gerek her ofis binasını alüminyum panel kaplıyorlar ya.. Gel de anla.

Neyse, Etiler&[#]8217;den bindiğim taksinin şoförünün bunlarla kaplanmış cepheler için yaptığı yorumu aynen aktarıyor ve susuyorum:

&[#]8220;Botokslu hanımlara benziyor!&[#]8221;