Çocuklara...
Özellikle gelişim çağındakilere bir numara büyük alınır.
İlk geldiği gece koynunuzda yatırırsınız.
Ayaktaki eskiyinceye kadar yenisi alınmaz.
Yırtılırsa dikilir.
Yama yapılır.
Kenarları tamir edilir.
Ne zamanki alt kısım kullanılmaz hale gelir.
O zaman yenisi alınır.
Ve tembih edilir.
- Sana bir sene lastik yok.
Sanki nerede giyecekse?
Neden yırtacaksa?
Kim eski lastikle dağda bayırda çobanlık yapmak ister.
Tarlaya gitmek ister.
Zordur.
Hatta çok zordur.
Özel meziyetler ister.
Eskisiyle yürüyebilmek bir yana...
Ayakta durmak.
Onu ayakta tutmak.
Ayrı bir beceri ve efor gerektirir.
Sizi olduğunuzdan...
Çalıştığınız yerden...
Yaptığınız işten çok yorar.
Onun için...
Bedene verilen önemden daha fazla değer verilirdi kara lastiğe...
[*][*][*]
Pazardan lastik alır.
Ertesi gün ormana gider.
Odun keserken baltayı ayağına vurur.
Baltanın ucu ayağın üstünden girer.
Altından çıkar.
Hemen olduğu yere oturur.
Ayağını kucağına alır.
Lastiği çıkarır.
Bir lastiğe bakar.
Bir ayağına.
Ayağını elbisenin kenarından bir bez parçası yırtar.
Sarar.
Sonra lastiği eline alır.
Tamir edilecek gibi değil.
- Hay...
Gitti canım lastik.
Ayağımın yaması kendinden.
Bu lastik yama da olmaz.
[*][*][*]
Zaman değişti.
Mekan değişti.
İmkanlar değişti.
İnsanoğlu değişmedi.
Ulaşamadığının hayalini kurar.
Zor ulaştığına çok kıymet verir.
Hatta kendisinden...
Daha doğrusu bedeninden daha fazla önem verir.
Bedenine göstermediği ilgiyi...
Zor elde ettiği eşyaya...
Evdir, araçtır, telefondur, televizyondur...
Bir eşyadır sonunda...
Hayatı kolaylaştıran bir eşya...
Her daim önem görür...
Biz televizyonun olmadığı...
Siyah beyaz televizyonların üzerine işlemeli örtülerin konulduğu dönemleri gördük.
Kısacası...
Eşyaya önem verdik.
Konu komşuyu...
Çoluk çocuğu...
Hatta kendimizi ikinci plana attık.
Halbuki onlar bize uzak...
Ama ulaşılabilir.
Ulaşamasa dahi bir eşya bir insandan önemli değil...