Kozlu-Zonguldak sahil yolu...

Polisevi'nin karşısı...

Yukarıdan aşağı inen tali yol...

BAKKA'yı geçtik.

Oraya doğru seyir halindeyiz.

Tali yola yaklaştık.

Yukarıdan aşağı bir kamyon...

Çıktı yola...

Tek turda yola giremedi.

Durdu...

Toparladı.

Sol şeritten devam etti.

[*] [*] [*] [*]

Biz ne yaptık?

Korktuk.

Bizim şoför...

Fren...

Fren...

Kamyonun yarısına kadar girdi.

Allah'tan sol şerit boş.

Bizim şoför sessiz...

Tepkili.

Bir şeyler söylediği belli.

Muhtemelen okuyor!

Biz de dua ettik.

Tam kamyonun yanından geçiyoruz.

Baktık.

Kim bu?

Sol elinde telefon...

Araç kullanmaya çalışıyor.

Gözlerine baktık.

O da bize baktı.

Hatta hareket çekti.

- Ne var?

Bizim okuduklarımızı duymadı.

Bizim şoför, ona uymadı.

Kendi yolunda devam etti.

Plaka almak, o an aklıma gelmedi.

[*] [*] [*] [*]

Epey dua ettik.

- Allah'ım!

Sen bu şoförü ıslah et.

Varsa çoluk-çocuğuna bağışla.

Ana-babasına bağışla.

Ne onlar üzülsün...

Ne başka canlar yansın.

Sen hakkıyla bilen...

İşitensin.

Bizi affeyle...

Bağışla...

Hakkımızda hayırlı olan işleri nasip eyle...

Baş nereye giderse...

19 Temmuz 711...

On iki bin kişilik ordu.

İspanya'ya çıkarma yaptı.

Başlarında Tarık bin Ziyad...

Önce gemileri ateşe verdi.

Yaktırdı.

Geri dönüş yok artık.

Tam bu sırada geldi haber.

Yüz bin kişilik ordu, onlara doğru geliyor.

Başlarında İspanya Kralı Rodric var.

Toplar askeri...

Tarihi konuşmasını yapar.

- Arkanızda düşman gibi deniz...

Önünüzde deniz gibi düşman...

Nereye kaçacaksınız?

Düşmanın silahı var.

Teçhizatı çok.

Erzakı bol.

Sizin silahınız, kılıçlarınız.

Erzak olarak düşmandan alabilecekleriniz var.

Savaş başlar.

Düşman ordusu sekiz kat büyük.

Asker sayısı sekiz kat fazla.

Teçhizat daha fazla...

Erzakın haddi hesabı yok.

Sonuç...

Tarık bin Ziyad, kesin bir zafer kazandı.

Adını tarihe altın harflerle yazdırdı.

Endülüs Emevileri'nin temelini attı.

Ve tarihe mal olan söz...

- Baş nereye giderse, ayak oraya gider.

[*] [*] [*] [*]

Bizim yaşlı bir muhtarımız vardı.

Cemal Kenanoğlu...

Kahvehanede oturur.

Dışarıdan içeri bir çocuk girer.

Ayağa kalkar.

Yer gösterir.

Yanındakiler şaşırır.

- O çocuk...

- Olsun. Çocuk da olsa... Bir baş her zaman değerlidir.

Yeter ki, aklıselim olsun.

Allah, bizi aklıselim kullarından eylesin...