"Ben geliyorum" diyor.

Yağan yağmurun ardında...

İnsanın kemiklerine kadar işliyor.

İliklerimiz sızlıyor.

Biliriz bunu.

Tanırız.

Bizim oralardan geliyor.

Bu soğuk...

Bacaklı Yayla'da kendini gösteren beyaz örtünün nefesi...

Pazartesi akşamüzeri...

Akköy'e, Gümeli'ye, Karakavuz'a dolu yağmış.

Bulutlar aralınca görmüşler.

Yaylanın başına ak düşmüş.

[*] [*] [*] [*]

Soğuk vurdu.

Tanıdım.

Bacaklı Yayla'nın kar soğuğu...

Aradım köydeki arkadaşları...

Teyit ettik.

[*] [*] [*] [*]

Sıcak bürodan dışarı çıkmıyoruz.

Hasta olmayalım.

Dikkat edelim.

Yazıyoruz.

Çiziyoruz.

Sorun olursa...

- Memleket meselesi.

Hizmet ediyoruz.

Sorunları dile getiriyoruz.

Vesaire...

İstediğiniz kadar siz ekleyin.

[*] [*] [*] [*]

Sonuç...

Mutlu değiliz.

Önceden böyle miydi?

Tam bu mevsimler.

Hava yağmurlu.

Soğuk adam yiyor.

Tek derdimiz vardı.

Hayvanlar aç kalmasın.

Hava üzerinden azıcık açsın.

Giyelim kara lastikleri...

Üzerimizi sıkı giyinelim.

Bulabilirsek ceket.

Yağmurluk lüks...

Çizme lüks...

Botu askerden önce gören-bilen yok.

[*] [*] [*] [*]

Fırsat gözlüyoruz.

Bulduk mu...

İniyoruz evin altına.

Hayvanların hepsi bizi bekliyorlar.

Gözlerimize bakıyorlar.

- Ya kapıyı aç çıkalım.

Ya da bize yiyecek ver.

Der gibi.

Biliyorlar.

Hava müsait değilse...

Yaprak...

Saman...

Ot...

Ne varsa günün menüsünde...

Getirilir.

Önlerine konur.

Birlikte yerler.

[*] [*] [*] [*]

Hava müsaitse...

Yağmur sağanaktan yavaş yağıyorsa...

Kapılar açılır.

En yakın otlağa doğru yol alınır.

Hepsi bir an önce karnını doyurmanın derdinde.

Buldukları ne varsa...

Ne yenebiliyorsa...

Yerler.

Doyururlar karınlarını...

Biz kenarda...

Onların hepsini görebileceğimiz bir yerde.

Bir ağaç altında...

Bir kaya dibinde...

Yağmurdan korunabildiğimiz kadar.

Korunur.

Onların doymasını beklerdik.

Mümkünse küçük bir ateş yakar ısınırdık.

Sonra...

Dönerdik eve...

Biz önde...

Davarlar peşimizde.

Yerine göre...

Onlar önde...

Biz peşinde.

Gelirlerdi ahıra...

Sonra çıkardık eve...

Yağmurun, soğuk havanın verdiği yorgunluk...

Önce üzerimizi değiştirir...

Ocakbaşına otururduk.

Ani hava değişikliği...

Dışarısı soğuk.

İçeri sıcak.

Bir ağırlık basar.

Bazen yemek yemeye bile fırsat olmaz.

Düşerdi göz kapaklarımız...

Dünyaya kapatırdı kaklımızı...

Dalar giderdik.

Evde olan.

Çaktırmadan üzerimize yorgan atardı.

Uykumuzu bölmemek için...

- Yoruldu...

Der, kimseden çıt çıkmazdı.

Emeğin karşılığında rahatsız etmemek için gösterilen özen...

Hayvanların ahıra gittiğinizde size olan yakınlığı...

Mutlu olmak için bize yetiyordu.

Şimdi öyle mi?

Hayvanlar çıktı hayatımızdan...

İnsanlar girdi.

Gerisi malumunuz...