Faydalı davranışlar...

Allah'ın rızasına uygun...

İnsanlara yararlı...

Aileye yararlı...

Topluma yararlı...

Yüce Mevla birçok ayette emreder.

- Hayırda yarışın.

İyi işleri emreder.

Onlarda gayreti emreder.

Yarışı emreder.

İmkanlarımızı en iyi kullanmayı emreder.

Bir yarışçı...

Nasıl performans gösteriyorsa...

Nasıl gayret sarf ediyorsa...

Öyle olmalıyız.

Bir yandan şükür...

Diğer yandan yardım...

Yetimlere...

Yoksullara...

İlim tahsil edenlere...

Hastalara...

Bitkilere...

Hayvanlara...

Herkese, her şeye yardım etmeliyiz.

Yetmez...

Birbirimizle yarışmalıyız.

[*] [*] [*] [*]

Bulunduğumuz görevler...

İşimiz...

İmkanımız...

Makamımız...

Tüm olanaklarımız...

Bunun için bir araçtır.

Ve öyle kullanmalıyız.

Yarışalım.

Hayırda yarışalım.

Müflis kimdir?

Bu bir metot...

Önce soru sormak...

Öyle yapardı.

Ashabın dikkatini çekmek için.

Olaya vurgu yapmak için.

Konuyu hızlı toparlamak için.

Önemine vurgu yapmak için.

Önce soruyu sorardı.

Yine sordu, iki cihan serveri...

- Müflis kimdir, biliyor musunuz?

- Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir.

Dikkat toplanmıştı.

Herkes onu dinliyordu.

O devam etti.

- Şüphesiz ki, ümmetimin müflisi...

Kıyamet günü; namaz, oruç ve zekatla (Allah'ın huzuruna) gelir.

Aynı zamanda...

Şuna sövmüş...

Buna iftira etmiş...

Şunun malını yemiş...

Bunun kanını dökmüş...

Ve...

Şunu dövmüş...

Bir halde gelir.

Bunun üzerine, iyiliklerinin sevabı şuna-buna verilir.

Üzerinde kul hakları bitmeden, sevapları biterse...

Hak sahiplerinin günahları kendisine yüklenir...

Sonra da cehenneme atılır.

[*] [*] [*] [*]

İşte gerçek müflis...

Koyduk aynayı karşımıza...

Ya da başka bir şey...

Başımızı yastığa koyduk.

Vicdanımızı teraziye...

Başlayalım tartmaya...

Kimseye sövdük mü?

İftira ettik mi?

Başkalarının malını yedik mi?

Kul hakkına girdik mi?

Kamu hakkına girdik mi?

Kan döktük mü?

İnsanların kanına girip yoldan çıkardık mı?

Kimseyi dövdük mü?

[*] [*] [*] [*]

Kim zerre kadar kötülük...

Kim zerre kadar iyilik...

Ne yaptıysa...

Karşılığını mutlak görür...

Hiç olmak...

Bektaşi'nin işi devlet dairesine düşmüş.

Memur kasım kasım kasılıyor.

Dayanamamış...

- Nedir senin bu azametin?

- Bilmiyor musun? Ben memurum.

- Peki, sonra ne olacaksın?

- Şef, müdür olacağım.

- Sonra...

- Belki sendikada görev alacağım.

- Sonra...

- Müsteşar olacağım.

- Sonra...

- Fırsat bulunca siyasete atılacağım.

- Sonra...

- Vekil, bakan olacağım.

- Sonra...

- Hiiiç...

- Ben şimdiden bir hiçim. Bu kadar böbürlenmeye ne gerek var?