Gidebilsem.
Ne zamandır vücut işaret veriyor.
Baş ağrısı.
Diş ağrısı.
Hepsi bahane.
Gün gelecek.
Gideceğiz.
Her cenazede.
Her sohbette.
Söz ölüm gelirse.
'Erken gitti' denir.
Her ölüm erken.
Bana göre öyle değil.
Her gidiş vaktindedir.
Aslınadır.
Kendime kalsa.
Geç bile kaldım.
Her giriştiğim işte.
Bulunduğum yerde.
Birçok ilke imza attım.
Ancak gidiş konusunda birkaç tertibim beni geçti.
Ya da ben geç kaldım.
Kim bilir?
Başka ilkler vardır nasibimizde...
Hayallerim, hedeflerim, projelerim.
Yapılacak bir yığın iş var.
Hepsini yapsam.
Yerini yenileri alacak.
Er ya da geç.
Bize göre tam vaktinde.
Hak vaki olacak.
Geri kalan tüm işler yarım kalacak.
O zaman...
Beklemenin.
Gecikmenin.
Çok anlamı yok.
Şimdiden yola çıksam.
Ne güzel olur.
Zaten en çok sevdiklerim.
En güzel insanlar.
Bizden önce gitti.
Çoktan en güzel yerleri tutmuşlar.
Bize de gölgelerinde yer ayırmışlardır.

[*][*][*]
Gitsem.
Gidebilsem.
Biterdi çelik çomak oynamak.
Gurbet biter.
Asıl ikametgaha döner.
Hesabı verir.
Yaradanın rahmetine, mağfiretine sığınırdık.
Ne de güzel olurdu...

Yeni nesil...
"Bir neslin ıslahı...
Kötülerin imhasıyla değil.
Yeni neslin eğitim ve terbiyesiyle mümkündür."
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri...
Etrafıma bakıyorum.
Evden mahalleye.
Mahalleden köye.
Ereğli'den Zonguldak'a, Türkiye'ye bakıyorum.
İslam alemine bakıyorum.
Yaşadığımız sancının teşhisi bu cümlelerde gizli.
Çözüm belli.
İşin ilginci.
Hastalığı biliyoruz.
Tedavi kabul etmiyoruz.
Böyle olunca.
Yeni nesil bir garip.
Okumadan bilen.
Bilmeden fikir üreten.
Konuşan...
Duymayan.
Hatta konuştuğunu duymayan.
Bir nesil.
Kim yetiştirdi.
Biz.
Bizim çektiğimiz sıkıntıları çekmesinler istedik.
Kendileri bize sıkıntı oldu.