Süper marketler...

Hiper marketler...

Yetmedi...

Mahalle arasına kadar giren zincirler...

Bir çıktı...

Sonra yüzbir oldu.

Yetmedi...

Minisi, ikisi...

En son...

Muhtemelen toplum olarak şoka gireceğiz.

[*] [*] [*] [*]

Narılı Hüseyin...

Dedemin büyük damadı...

Tahta bir sandığı var.

İçinde ne ararsan var.

Daha doğrusu bizi ilgilendiren...

Her şey...

Şeker...

Bisküvi...

Lokum...

Vesaire...

Yükte hafif...

Önemli ihtiyaç malzemeleri...

İğne...

İplik...

Düğme...

Lastik...

Ayna...

Jilet...

Vesaire...

Önemli günler...

Örnek...

Ramazan Bayramı...

Namazdan sonra caminin yanındaki ıhlamur ağacının dibine tahta sandığını açar...

Malzemeleri görünecek şekilde sergiler...

Bayram öyle başlar.

Her kuruşa göre ürün var.

Kaymaklı bisküvi...

Petibör...

Finger...

Puf...

Yetmezse...

Lokum...

İki bisküvi arasına lokum...

Kaç kuruşun varsa...

Ona göre...

En çok tercih edilen...

Emme şekeri...

Parası olmayan...

Öyle bir seçenek yok.

Parası olmayana da bisküvi var.

Arkadaşlarına imrenmesin...

İçi ezilmesin...

[*] [*] [*] [*]

Sonra kahvehaneler çıktı.

Selam-sabah...

İlk çay işletmeden...

Para yok.

Hatta ikinci de işletmeden.

Oyun oynarsan...

Ismarlarsan...

O zaman para ödüyorsun.

Paran yoksa...

Çayın dahi veresiyesi var.

Para kazanamazsan...

Kahveciye çalışmaya gidersin.

Öyle eşe-dosta mahcup olmaya gerek yok.

[*] [*] [*] [*]

Kahvehanelerin bir bölümü yarı bakkal oldu.

Orada da aynı serüven...

Veresiye...

İkram...

Çocukların durumu her daim iyi...

[*] [*] [*] [*]

Derken bakkallar çıktı.

Köy bakkalları...

Şehre geldiğimde mahalle bakkalları vardı.

Orada da veresiye aldı başını gitti.

Her şey çok güzeldi.

Sonra ilk başta yazdığım duruma geldik.

Market işi çıktı.

[*] [*] [*] [*]

Peşin parayı markete...

Veresiyeyi bakkala...

Hep birlikte bakkalların ocağına incir ağacı diktik.

Şimdi mini marketler ile ilgileniyoruz.

[*] [*] [*] [*]

Bu yazı nereden çıktı?

Hafta içi...

Malum marketlerden birine gittik.

İsmi güzel.

Sıradayız...

Herkes bir şeyler almış.

Arabaları dolduranlar da var.

Bir-iki atıştırmalık alanlar da var.

En önde bir çocuk...

Sıra ona gelmiş.

Çikolata kasadan geçmiş.

Fiş kesilecek.

Bir kıpırdanma oldu.

Hemen arkadan biri bozuk uzattı.

Çocuk kabul etmedi.

Vesaire...

Malum manzara...

Çocuğun parası yetmedi.

İyi insan...

Çikolatanın parasını...

Daha doğrusu paranın eksiğini tamamladı.

Önceden bu işleri bakkal kendiliğinden yapardı.

İyiydi...

Öldürdük onları...

Bugünlere kaldık...

Yazıyı güzel kurguladık.

Biraz hengame içerisinde yazmak zorunda kaldık.

Ancak bu kadar bağladık.

Kalın sağlıcakla...