Çiftçi...

Eker-biçer.

Ancak ürün yok.

Emeğinin karşılığını alamaz.

Zarar eder.

Sonunda pes eder.

Tarlayı ekmekten vazgeçer.

Gider köy kahvehanesine...

Selam-sabah...

Keyifsiz...

Durumunu sorarlar.

- Bir daha o tarlayı ekmeyeceğim.

- Neden?

-Çorak... Peş para etmez.

Ekiyorum.

Hep zarar ediyorum.

- Ne yapacaksın?

Nasıl geçineceksin?

- İşte orasını düşünüyorum.

İşim zor.

Derken.

Genç bir adam girer içeri...

Selam verir.

Çorak tarlanın sahibini sorar.

- Buyurun benim.

- O tarlayı bana satar mısın?

- Satamam.

- Neden?

- Beş para etmez.

Verimsiz.

- Olsun.

Ben o tarlayı satın almak istiyorum.

- Zarar etmeni istemem.

Onun için satamam.

Genç ısrar eder.

Adam satmak istemez.

- Kirala o zaman.

- Olmaz.

- Neden?

- Ben bir şey kazanamıyorum ki...

Sen nasıl kazanacaksın?

Kirayı nasıl ödeyeceksin?

- Ben yine de kiralamak istiyorum.

- Ne yapacaksın?

Neden ısrar ettin bu verimsiz tarla için?

- Ben petrol mühendisiyim.

Buralarda araştırma yaptım.

Senin tarlanda petrol var.

Oradan petrol çıkaracağım.

Çiftçi, genç adama bakmış.

"Hayır" dercesine kafasını sağa-sola sallar.

- "Köylüyüm" diye benimle dalga mı geçiyorsun?

- Hayır...

Dalga geçmiyorum.

- Bu tarlada arpa-buğday olmuyor.

Petrol nasıl olsun?

Genç adam bakmış.

Çiftçi ikna olmuyor.

Teklifini değiştirmiş.

- Sen tarlayı ekecek misin?

- Hayır.

- O zaman birlikte iş yapalım.

- Ne yapacağız?

- Ben orada petrol çıkarma çalışması yapayım.

Eğer petrol çıkarsa, yarısı senin.

Çıkmazsa, tarla senin...

Hiç zararın olmayacak.

Çiftçi kabul eder.

- Nasıl istersen, git öyle yap.

Zaten borç gırtlakta...

Kara kara düşünüyorum.

Genç adam hemen işe koyulur.

Aramalar başlar.

Teşkilat kurulur.

Bu arada köylüler çiftçiye takılırlar.

- Petrol zengini olacaksın.

- Artık bizi de görürsün.

- Şunca yıllık komşuyuz.

- Bu kadar parayı ne yapacaksın?

Aradan zaman geçer.

Günler, haftaları...

Haftalar, ayları kovalar...

Birkaç ay sonra açılan kuyulardan petrol fışkırır.

Çiftçi paraya kavuşur.

Borçlarını öder.

Rahata erer.

[*] [*] [*] [*]

Hikaye bu...

Bir...

Zonguldak açısından bakalım.

Madenlerimiz var.

Zonguldak'ın sahipleri değerlendiremiyor.

Zarar ediyoruz.

Şehir batakta.

Hiçbir gelişim olmuyor.

Genç bir girişimciye ihtiyaç var.

[*] [*] [*] [*]

İki...

Kendi açımızdan bakalım.

Bilgimize...

Becerimize...

Yeteneğimize...

Elimizdeki bu becerileri değerlendirebiliyor muyuz?

Kimlere teslim ettik?

En kıymetli madenden daha değerli olan beynimizi nasıl kullanıyoruz?

Kimlerin hizmetine verdik?