Duramamışlar.

Durdurmamışlar.

Kopup gelmişler memleketin topraklarından...

Yürümüşler...

Günlerce...

Ordu nere?

Akköy nere?

Yaklaşık bin kilometre yürümüşler.

Kaç gün?

Tam bilen yok.

Nasıl bir güzergahsa...

Zonguldak'tan önce Sakarya...

Düzce...

Duramamışlar ovalarda...

Barındırmamış kimse onları...

Ereğli'nin düz kesimleri...

Onlar durmamış.

Güya...

Akköy'ün tepesi...

Karakavuz...

Gümeli'nin Doğandere'si...

Sec...

Kale'de epey eski yapım bir cami var.

Gelmişler.

Yerleşmişler.

Gözden ırak...

Gönülden ırak...

Ormancılık...

Hayvancılık...

Avcılık...

Derken alışmışlar.

Yavaş yavaş yerleşmeye başlamışlar.

Tarım...

Azıcık ucundan-bucağından...

Gerçi halen tarım olduğu söylenemez.

Hele hele bilinçli tarım...

O yok...

Araziler parça-bölük...

Dik...

Ne yapılabilir ki?

Bilen yok.

Şehir görmüş birkaç hayalperest...

Köye geldikçe akıl veriyor...

- Ben köyde olsam...

- Gel, seni köyden kovan mı var?

- Bizim yer yok. Su yok... Yamaç...

Arazi ile ilgili olumsuzlukları sıralar.

Bir yönden haklı...

Diğer yönden...

Bakıyoruz.

Olan araziyi de olabileceğinden verimsiz kullanıyor.

Onun için hayalperest...

Akıl verir...

Bilmez...

Çalışmaz...

[*] [*] [*] [*]

Çok büyük bir kısmının köyde çalışacak arazisi yok.

Köyde kalsa, geçinemez.

Şehirde...

Umut var.

İnşaatta...

Demir-kalıp işi...

Meslek sahibi olan az.

En baba ücret alan iki asgari ücreti geçmez...

Birkaç "fabrikalı"...

Halk deyimiyle öyle...

Kamuda çalışan...

Yok denecek kadar.

Onlar süzekten kaçanlar.

Şehirdeki umut bu kadar...

İyi durumda olanlar umut veriyor.

Diğerleri ondan mücadeleyi bırakmıyor.

- Belki çocuklar okur.

Kendinden umutsuz.

Geçmişine bakıyor.

Ah çekiyor.

Günümüze bakıyor.

Çevresine göz gezdiriyor.

İç çekiyor.

Gelecekten umutsuz.

Kendisi için umutsuz.

Çocuklara verilen nasihat.

- Bizden geçti. Siz bari kendinizi kurtarın.

[*] [*] [*] [*]

Şartlar gerçekten zor.

Kelimenin hakkını verecek kadar zor.

Ama yılmak yok.

Mücadeleden geri durmak yok.

Bir yanda böyle insanlar.

Sabahın körü...

Olur mu?

Güneş doğmamışsa...

Takvim attıktan sonra...

Yeni gün kördür.

Akşamın "dar"ı...

Gün batmışsa...

Halen iş bitirmek için çalışıyorsan.

"Dar"dasındır...

[*] [*] [*] [*]

Buradan bakıyorum.

Şartlar çok çetin...

Çetin... Çetin... Çetin...

Buna rağmen harama el uzatmak yok.

Bırak milletin, kamunun hakkına göz dikmeyi...

Ahırdaki ineğin, kümesteki tavuğun, bahçedeki hıyarın hakkı bilerek yenmez...

Karınları zamanında doyurulur.

İhtiyaçları karşılanır...

[*] [*] [*] [*]

Bu açıdan bakalım...

Yazının sonunu öyle tamamlayalım.

Elim varmadı...

Gerisi sizde...