Zaman zaman sınav yaparlar.
Her defasında sistem değişir.
Neden?
Akköyde lafın tamamı deliye söylenir.
Siz anladınız onu
Ve en son iş, yine de her ihtimale karşı mülakata bırakılır.
Sonuç
Malum
Bu bir iman sorunudur.
Adam hafızdır.
İki kelimeyi bir araya getirip sağlam bir cümle kuramaz.
Çünkü; hatiplik başka, hafızlık başkadır.
Adam, iyi hatiptir.
İnsanın ağzından girip, burnundan çıkar.
İşi en sonunda mideye bağlar.
Dünyalığa bağlar.
Kalbe bağlamadıktan sonra, bu da bir işe yaramaz.
Özetle; ilim-irfan olacak.
Hitabet, edep, ahlak olacak.
Yetmez; sosyal olacak.
İlmini; bir lojmanın köşesine, bir imam odasına ya da bir kafatasının içine gömüp, kendisiyle birlikte toprakta çürütmeyecek.
Dahası var.
Ama bunlar olmazsa olmaz.
Bunlar eksik olursa ne olur?
Örneği çok.
İyi bir torpil bulur.
Memleketine bakarlar.
Kökenine bakarlar.
Olmadı, cemaatine bakarlar.
Merkezde kıyak bir yere atamasını yaparlar.
Ne olacak?
Torpilli de namazları kıldıracak; torpilsiz de, vekil de, sözleşmeli de
Fark nerede?
İmam da
İmam hak yerse, cemaat kendi yargısını oluşturur.
Kendinden olmayan herkese bir kulp takar
Yetmedi, kelepçe takıp içeri atar.
O da Burası Yusufiye deyip içeride yatar.
Çıkınca da adaletten umudunu keser, başka yollara sapar.
[*] [*] [*] [*]
Neyse, bizim konumuz tüm bunlarla alakasız
Alakalı yeri; imam ve cami
Cumartesi sabahı Zonguldak Merkezde Ulu Cami ve Yeni Camiyi ziyaret ettik.
Dış kapılarına asma kilit vurmuşlar.
Allahın evini Müslümana kapatmışlar.
Anladık, inancımız yok.
Allah evini koruyamaz(!), içerideki cihazları Müslümanlar çalar
İyi de, bari şadırvanları açık bıraksanız.
Hatta girişte bir yerde ufacık bir bölmede namaz kılınabilecek bir yer olsa
Daha Müslümanca olmaz mı?
Pek kıymetli hocalarım ve Müftü Bey hazretleri;
Tabi sizin daha önemli görevleriniz olduğundan bu ayrıntıları düşünememiş olabilirsiniz.
Biz sizin yerinize düşündük.
Biraz hakkınızı gasp ettiysek, siz ilim-irfan sahibi insanlarsınız.
Sövene dilsiz, dövene elsiz
Bizi affedersiniz.
Hakkınızı helal edersiniz.
Bize gelince; biz kimiz ki, sizde kul hakkımız ola!
Allahın yardımı
Hocanın biri, fi tarihinde bir cenazeye giderken trafik kazası geçirir.
Kafa-göz yarık
Doğru hastaneye
Git-gel, pansuman-dikiş
Epey zaman geçer.
Bu arada olay duyulur.
Arayan-soran, ziyarete gelen
Geçmiş olsun
Hoca döner köyüne
Doğru görevine
Cenaze ile ilgili hizmetlerini yapar.
Kuran okur, dua eder.
Sonra görev biter, gelir eve
Ziyaretçiler de ardından gelir.
- Hoca, geçmiş olsun.
- Allah razı olsun.
- Hele bir anlat, nasıl oldu bu iş?
Kısaca anlatır.
- Ağrın-sancın var mı?
- Var biraz.
- Eeee, o zaman o kadar saat görev yaptın, Kuran okudun. Nasıl becerdin bu işi?
- Çektim besmeleyi okudum.
- Zor olmadı mı?
- Yahu kardeşim, bu Yüce Mevla arsıza-hırsıza bile mühlet veriyor, tövbe etmesi için.
Biz oraya onun kelamını okumaya gittik. Çektik besmeleyi okuduk.
Bize bu zamanda yardım etmeyecek de, ne zaman yardım edecek?
O nasip etti.
Biz okuduk.
Hepsi bu kadar
[*] [*] [*] [*]
Gerçekten yazı da bu kadar
Allah yardımcımız olsun.