Doksanlı yıllar.
Yazıyoruz.
Elektrik yeni geldi.
Mutluyuz.
Sıra diğer ihtiyaçlarda.
Yolumuz yok.
Suyumuz yok.
Önce sondaj vuruldu.
Köylü ne elektrik faturasını ödeyebildi.
Nede su yeterli geldi.
Tüm masraflar heba oldu gitti.
Sonra ikinci deneme.
Devletin gücüyle 22 kilometreden su getirildi.
Köylü müteahhide gönüllü yardım etti.
Su köye kadar geldi.
Sonrası...
Bu kez çok fazla suyu yetiremedik.
Hat güzergahı yanlış seçildi.
Depolama yetersiz.
Yetmedi...
Gelen suyu parça pinçik etti yöneticiler.
Birazını bir yere...
Başka birazını başka yere.
Şimdilerde suyun yetmesi mümkün değil.
En azından bu akılsızlıkla...
Çözüm var.
Ama onun için önce akıl gerek.
Artık su konusunda umudumuz yok.
Herkes kendi başının çaresine bakacak.
Ya da kafası çalışan adil bir yönetim seçecek.
Ancak biz de adaleti pek istemeyiz.
İsteriz ki hep bizim tarafımıza yontsun.
Böyle olunca.
Hep beraber bizi susuz günler bekliyor.
Hatta yıllar.
[*][*][*]
Yol meselesine gelince...
Altı yıl önce bir asfalt yapıldı.
Keşke yapılmasaydı.
Her yer delik deşik.
Bu bir sorun değil.
Sorun.
Mahalle yolları.
Vatandaş yolunu kendi imkanlarıyla yaptırmak istiyor.
İş makinası çağıracak.
Birkaç büz alacak.
Birkaç ton baypas alacak.
Muhtar engel oluyor.
- Ben dilekçe verdim.
Yapılacak.
Siz yapmayın.
Ortada ne dilekçe var.
Ne iş makinası.
Ne altyapı malzemesi.
Hiç biri yok.
Sanki hizmet etmek için değil de...
Birileri iyi yaşamak için kendi yağıyla kavrulacak.
Bu onun önüne engel olmak için görev yapıyor.
Tüm mesaisini bu yöne harcıyor.
İşin garibi...
Köylü zarallah ağlıyor.
Ama yine seçiyor.
Bunu hükümetin siyasi temsilcileri durumu biliyor.
Devletin en yetkilisi kaymakamlar da biliyor.
Biz de biliyoruz.
Ne hikmetse bozuk düzen böyle gidiyor.
Düzelir mi?
Bu kadar eğriden doğru iş çıkmaz.
Kısacası.
Bu süreç çok uzun yıllar sürer.
[*][*][*]
Burası örnek...
Çok iyi bildiğimiz yer.
Onun için hep buradan yazıyoruz.
Çevre köyler, hatta beldeler dahi aynı.
Gücümüz yettiğince hizmet yapalım.
Ama yaptığımız tam olsun.
Bu mantık buralarda yok.