"Ben" versiyonunu dün yazdık.

Dünü okumayanlar için...

Bu yazı biraz yavan kalır.

Seriye bağladık.

Cumartesi "Girizgah"...

Pazartesi "Ben için"...

[*] [*] [*] [*]

Başkaları için yaşayan...

Ya da öyle bir görüntü çizen...

Başkalarını bilmiyoruz.

Kendi penceremizden devam ediyoruz.

Aile için...

Arkadaşlar için...

Dostlar için...

Hep istedik.

Neden?

[*] [*] [*] [*]

Dedemin bir nasihati...

- Er kişi...

Günümüzde "adamlık" kelimesi...

"İnsanlık" deyimi...

Er kişi ile özdeştirilemez.

Anlayış farklı...

Bir söz yazalım.

Herkes nasibini alsın...

"İyiliğe iyilik, her kişinin karı...

Kötülüğe iyilik, er kişinin karı..."

Velhasıl...

"Er kişi" öyle yavan bir kelime değil.

İçini doldur doldurabildiğin kadar.

Kelimeler ile açıklama...

İki harfli bir kelimeyi...

Zor...

Cümleler gerekir.

Birikim gerekir.

Dolu olmak gerekir.

Ayrıca...

En önemlisi...

O kelimelerin içerisini madden ve manen doldurabilen yaşantıya sahip olmak gerekir.

Er kişi böyle bir şey...

Nasihatin özündeki "er kişi"...

Dedeme gelince...

- Er kişi, dışarıda çoluk-çocuğundan ayrı bir şey yemez.

"Dışarı"...

Bize göre Akköy dışı...

- Ya çarşıya gidince acıkırsa...

Ne yapacak?

- Gidecek lokantaya...

Karnını doyuracak.

- O zaman ayrı olmuyor mu?

- Olmaz.

- Nasıl?

- Lokantaya gidecek.

Et yemeği yiyecek.

Eve gelirken de et alacak.

Ya da eve gelince evdekilere "davar" kesecek.

Onlar da et yiyecek.

O zaman ayrı olmaz...

[*] [*] [*] [*]

Hayatımın akışına yön veren nasihat...

Budur işte...

O gün...

Bu gün...

"Ben" gitti.

"Ben için" gitti.

"Biz" geldi...

[*] [*] [*] [*]

Akköy'de anamın bana verdiği peyniri, Ereğli'de dostlarımla paylaşmadan yersem...

Tat almıyor.

Evde çoluk-çocuk sofraya oturduğumuzda yerken, dişlerimizin arasında "gıcır gıcır" eden peynir...

Yalnız yendiği zaman o tadı vermiyor.

Paylaşırsam...

Bende olan, başkalarında da olursa...

Mutlu oluyorum.

Bizim "ben"cilliğimiz budur.

Seradan çıkan salatalıklar, Zonguldak'ta arkadaşlarımın kahvaltı sofrasına konmamışsa...

Domateslerin nasıl çiçek açıp, meyveye durup, yeşilden sarıya döndüğünün fotoğraflarını gösterememişsem...

Bölüklü Yayla'dan...

Değirmen Deresi'nden...

Veya daha yakın...

Köy içinden...

Şalgam Deresi'nden bir anı paylaşamamışsam...

"Yalnızım" demektir.

Yalnız adam...

Nasıl mutlu olur?

Küçük mutluluklarımızı nasıl çığ gibi büyütürüz?

Bildiğimiz bir yöntem var.

Paylaşmak...

Dedemden miras.

Mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır.

Onun için paylaşıyoruz.

Adımızı koyan "Bayram" demişse...

İnsanlar bizi görünce "bayram" havası hissetmeli.

Başka isimler için de öyle.

Her ismin bir anlamı var.

Hepsinin güzellikleri, manaları...

Yaşamak...

Mutlu olmak bu olsa gerek.

Ben-sen için gülümsetebilen bir yazı yazabiliyorsam...

Ne mutlu bana.

Not...

Seri devam edecek...