Bir kasaba...

Gün gelir...

Haber yayılır.

- Başkentimizde akıl okulu varmış.

Herkes orada akıl öğrenirmiş.

Dilden dile...

Haber, ağanın kulağına varır.

Başlar gülmeye...

- Bu kadar komik bir şey duymadım.

Bir adam akıllıysa, akıllıdır.

Akıl sonradan öğrenilir mi?

Ekonomik durumu iyi...

- Şükürler olsun paramız var.

Çok güçlüyüz.

Çocuklardan biri bu fikre katılmaz.

Okumak ister.

Israr eder.

Adam dayanamaz.

Akıl okulunu görmek için bir sabah atına biner, yola çıkar.

Az gider, uz gider.

Dere-tepe düz gider.

Başkente yaklaşır.

Yol kenarında ihtiyar bir adam görür.

Selam verir.

Adamın gözlerinin görmediğini fark eder.

- Nereye gidiyorsun?

- Başkente.

Atından iner.

- Ben de oraya gidiyorum.

Seni götüreyim.

Adamı atına bindirir.

Başkente varırlar.

Yaşlı adam ricada bulunur.

- Bir iyilik yaptın.

Bari tam olsun.

Beni şehrin meydanına kadar götür.

Bu teklif kabul görür.

Gider şehrin meydanına...

Yaşlı adam attan inmek istemez.

O indirmeye çalışır.

Derken, yaşlı adam etraftakilerden yardım ister.

- Atımı çalıyor.

Yardım edin.

İnsanlar toplanır.

Yaşlı adama inanırlar.

İkisini birden karakola götürürler.

Burada iş çözülmez.

Mahkeme çıkarlar.

Yaşlı adam, atın kendine ait olduğunu söyler.

Ağa da öyle söyler.

Hakim bilirkişi ister.

Bir saraç, bir nalbant, bir baytar...

Ağa anlayamaz.

Bilirkişi gelir.

Hakim önce baytara sorar.

- Bu at nerenin atıdır?

Baytar bölgenin özellikleri ve bölgeye ait atların özelliklerini sayar.

- Bu at bu bölgeye ait değil.

Sırasıyla nalbant ve saraça sorar.

Onlar da işçiliği...

Ustalığı...

Bölgedekilerin durumu anlatırlar.

Ve atın bu bölgeye ait olmadığın ifade ederler.

Hakim karar verir.

- At senindir.

Ağa atına kavuşur.

Ancak merak eder.

Böyle zor bir durumdan onu nasıl kurtardılar?

Adaleti nasıl tecelli ettiler?

Böyle akıllı işleri nereden biliyorlar?

Sorar...

Hakim anlatır.

- Burada akıl okulu var.

Bu insanlar oraya gidiyorlar.

Kendi meslekleriyle ilgili akıl öğreniyorlar.

İnsanlığın hizmetine kullanıyorlar.

[*] [*] [*] [*]

Bizim de...

Akköy olarak...

Zonguldak olarak...

Durumu düzgün insanlarımız var.

Çalışıyorlar-çabalıyorlar.

Üretiyorlar.

Sonra...

Akıl okulu mezunu biri geliyor.

Ellerindekini alıyor.

Malını-mülkünü değerlendiriyor.

Yetmedi...

Halkın yetkisini alıyor.

Devletin başına geçiyor.

Makama oturuyor.

Sonra öğrendiği akıl ile...

Memleketi yönetiyor.

[*] [*] [*] [*]

Sorun şu...

Aklın yanında edep yoksa...

Ahlak yoksa...

Hak korkusu yoksa...

Adalet bilmiyorsa...

Onlar milletin başına bela oluyor.

Zalim oluyor.

Tam tersi ise...

Millete değil...

İnsanlığa büyük eserler bırakabiliyorlar.

Bu insanların değeri de ölünce anlaşılıyor.

[*] [*] [*] [*]

Allah, bizi aklıselim sahibi olmayan insanların gazabından muhafaza eylesin.