Zonguldak’ta sağlık sisteminde sorunlar var!
İl Sağlık Müdürlüğü’nde öyle isimler var ki!
Örümcek ağı gibi sarmışlar, oraya çöreklenmişler, sistemi tıkıyorlar!
Branş doktor eksiğimiz var!
Yoğun bakım eksiğimiz var!
Liyakatli yönetici eksiğimiz var!
Liyakatsiz yönetici fazlamız var!
Otopark eksiğimiz var!
Öyle bir neşter vurulmalı ki!
Önce bu neşteri vuracak bir siyasetçi gerekiyor!
Sonra operasyonu yönetecek liyakatli bir sağlık yöneticisi gerekiyor!
Sonra hızlı bir değişim-dönüşüm gerekiyor!
Tamam, içlerinde sevdiğimiz insanlar da var!
Ama "hizmet körlüğü" diye bir şey var!
Bazı sağlık yöneticileri, kendilerinin olmaması halinde sistemin yürümeyeceğini sanıyorlar!
Ama öyle değil!
Yürümese, zaten sistem olmaz!
Devlet işi kişiye bağlı değildir!
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ölmedi mi?
İkinci Adam İsmet İnönü ölmedi mi?
Başbakan Adnan Menderes asılmadı mı?
Turgut Özal ölmedi mi?
Süleyman Demirel ölmedi mi?
Türkiye daha ileriye gitmedi mi?
Sağlıkta yöneticilerin değişmesi, sağlık sistemini geriye götürmez!
Çok daha ileriye götürür!
Bugün aylar sonraya verilen tetkik randevuları var!
Günler sonraya verilen muayene randevuları var!
Zonguldak insanının çektiği çile var!
Zonguldak’taki sağlık sistemi hasta!
Sistemi iyileştirmeden, Zonguldak insanını iyileştiremeyiz!
Biz dizayn ediyoruz!
Uzaklardan bir dostum aradı...
“Sen neymişsin be Ali Rıza...” dedi.
“Ben neymişim abi?” dedim.
“Zonguldak’ta her şeyi sen dizayn ediyormuşsun! Gazetecileri sen dizayn ediyormuşsun! Siyaseti sen dizayn ediyormuşsun! Bürokrasiyi sen dizayn ediyormuşsun! Devletin içinden birileri sana söylüyormuş, sen bürokratları yazıyormuşsun! Yapılmayacak işleri yaptırıyormuşsun! Yargıyı sen dizayn ediyormuşsun! Sen yazıyormuşsun, yazıyormuşsun ama yargıdan ceza almıyormuşsun! Sana kimse 'dur' demiyormuş!” dedi.
“Abi, sen kafayı mı yedin? Bunları nerenden uyduruyorsun?” diye sordum...
29 harf yerine 25 harf, haber yazamadığı için yapay zeka kullanan biri ile zekasını yanlış işlerde kullanan diğeri konuşuyormuş tüm bu deli saçması şeyleri!
Bir de konuşuyorlarmış, konuşuyorlarmış, “Konuşmaya gerek yok, konuşup büyütmeyelim” diyorlarmış! Sonra yeniden konuşmaya başlıyorlarmış!
Zonguldak’ta ishal olsalar bizden bilecek, kabız olsalar yine bizden bilecek kişiler var!
Bu kişiler, haşa “Allah yok” desek!
Allah’ın varlığını ispat etmeye çalışırlar!
“Allah var” desek, yokluğunu ispata çalışırlar!
Bu nedenle, “Mesleğimin en güzel çağındayım” diyorum.
Bazılarının ayaklarına, bazıların kuyruklarına, bazılarının tasmalarına özellikle basıyoruz!
Çıkardıkları sesten ne kadar rahatsız olduklarını anlıyoruz!
Ve bu işten büyük keyif alıyoruz!
Basmaya devam ediyoruz!
Onlar arkadan havlarlar!
Bu köşede yazılan yazıların hiçbiri boşa gitmez.
Siz, bazen magazin sanırsınız.
Altında derin hikayeler, bilgiler vardır.
Yeri gelmişken bir kaç örnek vereyim...
Bizim içinden çay geçen ilçelerimizden birinde iki savcı vardı!
Bunlar, ilçede önlerine gelen genç ve güzel kadınlarla birlikte oldular!
Hatta biri, en az 25 işadamından ciddi miktarda para topladı!
Yayınların ardından iki savcının Zonguldak’tan tayini çıktı!
Sonra ne oldu, biliyor musunuz?
HSK olaya el koydu.
Bizim de bilgimize başvurdu.
Savcının biri istifa etti!
Diğeri açığa alındı!
Çaycuma Başsavcısı ayrı bir hikayeydi!
Onu da HSK görevden aldı!
Bu köşede yazılan yazılar, boşa atıp, doluyu tutan yazılar değil!
Yazıyı Lvbel C5’in, "Havhavhav" şarkısı eşliğinde okuyabilirsiniz!
"Kolaylık olsun" diye nakaratını buraya bırakıyoruz...
“Onlar arkadan havlar
Rav-rav-rav-rav-rav-rav-rav
Dedim ki: 'Her şey bende var'
Var-var-var-var-var-var-var
Onlar arkadan havlar
Rav-rav-rav-rav-rav-rav-rav
Dedim ki: 'Her şey bende var'
Var-var-var-var-var-var-var”
Can çıkmayınca!
Kamuda çalışan karı-kocanın aralarına kara kedi girmiş!
Adam, eşinin en yakın arkadaşına asılmış!
Kadın, bunu hazmedememiş!
Beklemiş, beklemiş, beklemiş!
Sonra kocasının en sık görüştüğü kişi ile beraber olmuş!
Aslında adamın yiyeceği bir nane değil!
Aklından geçmiş, nefsine yenilmiş!
Kadın ise, adamın aklından geçeni yapmış!
Nefsini yenmiş!
Kadının içine üç harfli bir şey girmiş bir kere!
Ne demişler...
"Can çıkmayınca huy çıkmaz!"
Bakalım, bu işin sonu nereye varacak?
Kim, kime vermiş?
Müdür eşlerinin Ankara’daki alemlerini konu eden bir yazı yazmıştık...
Bazıları rahatsız olmuş!
Şimdi bu müdürler, rüşvet almışlar, çalıştıkları kurumu soymuşlar!
Bu paralarla eşlerine; dolgu, botoks, kalça, açma, germe işlemleri yaptırmışlar!
Zonguldak’ın parasını Ankara’ya aktarmışlar!
Ve orada bir şeyler yaşamışlar!
Parayı Ankara’dan alıp, işlemleri Zonguldak’ta yaptırsalar ve Zonguldak’tan birileriyle bir şeyler yaşasalar, konu bizi bu kadar rahatsız etmezdi.
Biz, yerli ve milliyiz.
Yerli malı, yurdun malı.
Herkes onu kullanmalı!
Böyle büyüdük, daha ilkokul sıralarından itibaren...
Yoksa tabi ki bizi ilgilendirmiyor...
Kimin, kime verdiği!