Şimdilik havalar güzel.
Mevsime göre.
Çok iyi.
İlerleyen günlerde...
En azından mart ayında...
Kar yağacak.
Yağmadan biz yazalım.
Kar taneleri oluşmaya başlamadan öğrencilerin kalbine tatil duygusu düşüyor.
Öğrencilik hali bu...
Büyük çoğunluk tatili çok sever.
İşin doğası böyle.
Velilerin aklına kaygı düşer.
Havalar soğuk.
Çocuk okula gitse mi?
Gitmese mi?
Sınıf ve okul durumuna göre...
Öğrencinin durumuna göre.
Velinin eğitime verdiği öneme göre.
Oran değişiklik gösterebilir.
Nihayetinde bir kaygı olur.
Servis şoförleri arayışa girer.
Haberleri, sosyal medyayı takip eder.
Okuldan haber almaya çalışırlar.
Tatil mi, değil mi?
Son kararı kent idaresi verir.
Halbuki meteoroloji önceden uyarıyor.
Ver kararı.
Kimse arafta kalmasın.
[*][*][*]
Bir de ayrım var.
Taşımalı olanlar tatil.
Diğerleri değil.
Bu haksızlık.
Taşımalı öğrenciler izinli.
Diğerleri dersi gördü geçti.
İşin başka boyutu.
Okula özel servis ile gelenler...
Okula kendi aracı ile gelenler.
Okula dolmuş, otobüs ile gelenler.
Bunların kategorisi çok mu farklı?
Hepsi topu bir-iki gün sürecek olan ara...
Meteoroloji size haber verince...
Sizde millete haber verin.
Olsun bitsin.
En azından bundan sonra böyle olsun.

Cennetin pasaportu...
Altmışlı yıllar.
Üç bürokrat sohbet ederken konu elektriğe gelir.
Edison'a gelir.
- Bana göre Edison cennetlik.
Onun icadıyla herkes aydınlanıyor.
- Bana göre de öyle.
Camiler ışıl ışıl herkes rahatça geceleri dahi kuran okuyabiliyor.
- Böyle olmaz.
Müftüye soralım.
Varırlar müftünün kapısını çalarlar.
Hoş-beş.
Sohbet başlar.
Söz asıl konuya gelir?
- Edison cennete girer mi?
[*][*][*]
Müftü ortamdaki mülki amire döner.
- Edison sınır kapısına varsa.
Kimliğini gösterse.
'Ben Edison. Elektriğin mucidiyim' beni herkes tanır dese...
Ne olur?
- Görevli ondan pasaport ister.
Vizesine bakar.
Olmazsa sınır kapısından geçemez.
- Bir ülkeden diğerine pasaportsuz giremeyen Edison cennete de pasaportsuz giremez.
Cennetin pasaportu kelimei şahadettir.
Önce iman etmeliyiz.
Sonrası salih amel...