"Kanunsuz Topraklar" dizisinin Zonguldak'ta çekilmesi tesadüf değildi!
Bir şehir, "Kanunsuz Topraklar" olarak anılıyor ve bunun dizisi çekiliyor. Dizi çekimine; Vali ve Emniyet Müdürü gidip, başarı dileğinde bulunuyorsa, biz ne yapacağız?
22 Ocak 2022 Cumartesi akşamı Acılık'ta bir trafik kazası oldu.
Haber, tüm internet sitelerine düştü.
Pusula da haberi yaptı.
Ama haberde kazayı kimin yaptığı yok!
Hiçbir haberde yok!
Biz, aracın kime ait olduğunu öğrendik!
Aslında kazayı kimin yaptığını da öğrendik!
Ama çaktırmıyoruz!
Kazayı yapan beyefendi ortada yok!
Dolayısıyla "sürücü kaçtı" dedik!
Sen misin öyle diyen?
Gün, 23 Ocak'a devrilmiş!
Saat 03.00...
Zonguldak İl Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube'den memur arkadaşlar, muhabirimiz Aytaç Öztürk'ü Soğuksu Polis Merkezi'ne davet ediyorlar!
Aytaç, kar yağdığını, aracının olmadığını anlatıp, yarın gelebileceğini söylüyor!
Polisler, "resmi araçlar gelmesin, biz seni alalım o zaman" diyorlar!
Aytaç, aradı, durumu anlattı!
Haberde adı olmayan bir muhabir, sabaha karşı 03.00'da niye karakola davet edilir?
Polis arkadaşlar, Aytaç'ı evinden aldılar, Soğuksu Polis Merkezi'ne götürdüler. Aytaç'a kazayla ilgili sorular sormuşlar. O da haberi kendisinin yapmadığını söylemiş!
Polisler, Aytaç'ı eve bırakmışlar!
Zonguldak İl Emniyet Müdürlüğü'ne, Aytaç'a ulaşım imkanı sağladıkları için teşekkür ederiz!
Kazayı yapan kişi, kapıya gelip Aytaç'ı alsaydı, daha kötüydü!
Zonguldak Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Alan, "Gözaltı yok" diyor!
"Tanık olarak ifadesine başvuruldu, telefonla karakola davet edildi" diyor!
Haberde adı olmayan, olay yerinde bulunmayan bir muhabirin bilgisine kim, neden başvuruyor?
Bu kazayı kim yaptı?
Olay yerinden neden kaçtı?
Ve Aytaç Öztürk'ü; kim, neden karakola çekti?
Bu soruların cevabını almak zorundayız!
Zonguldak, "Kanunsuz Topraklar" olabilir!
Ama Türkiye, bir "hukuk" devleti!
Gece olayla hiç ilgisi olmayan bir gazeteci, evinden alınamaz, karakola çekilemez!
Dileğimiz, gazetecilerin yapmadıkları haberler nedeniyle "tanık" sıfatı bahanesiyle polis tarafından sabaha karşı 03.00'da karakola getirilmemesi...

Günün Fıkrası: Avukat...
Ülkenin tanınmış genç avukatlarından biri, yaban kazı avı zamanı, tüfeğini alıp Karadeniz sahillerine çıkmış. Uçarken görmüş kazı...Hemen nişan alıp ateş etmiş... Dannn!.. Kaz, döne döne inmeye başlamış yere... Etrafı çitle çevirili bir araziye düşüvermiş sonunda da... Avukat, hemen araziye girip kuşu almaya yeltenmiş. Tam çitlerden içeri girecekken, karşısına yaşlı bir köylü çıkmış.
Köylü, avukata sormuş:
"Ne yapıyorsun benim arazimde?"
Avukat:
"Şu yaban kazını vurdum da, almaya çalışıyorum."
Yaşlı köylü:
"Arazi benim olduğuna göre, içindeki her şey gibi, kuş da benimdir."
Avukat, hemen diklenmiş:
"Ben bu ülkenin en büyük avukatlarından biriyim. Beni uğraştırma bey amca! Mahkeme masrafı falan der, çiftliğine kadar elinden alırım bak!"
Yaşlı köylü gülmüş, "Biz buralarda böyle küçük sorunları mahkemeyle değil, 'üç tekme' kuralıyla çözeriz" demiş.
"Nedir o üç tekme kuralı?" diye sormuş, avukat merakla...
Yaşlı köylü:
"Önce biri, ötekine 3 tekme vurur, sonra öteki... Sonra yine ilki... Bir kişi pes edene kadar devam eder. Pes eden kaybeder."
Avukat; genç, güçlü kuvvetli, sportmen... Köylü ihtiyar... İçinden, "Ben bunu haklarım" diye düşünerek, "Kabul" demiş.
"Burası benim arazim olduğuna göre ilk vurma hakkı bende" demiş yaşlı köylü....İlk tekmeyi atmış avukatın kasıklarına... "Ugggh" diye dizlerinin üzerine çökmüş avukat... İkinci tekme, tam midesine gelmiş ki, avukat öğlen yediği yemekleri çıkarmış, "Böğğğ" diye bağırıp dört ayak haline gelmiş yerde...
Yaşlı köylü, üçüncü tekmeyi tam kıçının ortasına yerleştirince de öne doğru kapaklanmış avukat...
Önde de köylünün ineğinin biraz evvel oraya bıraktığı ıslak tezek var, avukatın suratı aynen gömülmüş içine...
Avukat, "Şimdi sıra bende ihtiyar tilki" diye doğrulmuş, ağzına kadar giren pislikleri ceketinin koluyla temizlemeye çalışırken...
Yaşlı köylü gülmüş:
"Pes ediyorum. Bir kaz için dövüşmeye değmez.
Al kuşunu git...."