Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, eski Bakanımız, Milletvekilimiz Ömer Barutçu’nun cenazesi vardı.
Cenazeye, Zonguldak’tan katılanlar oldu.
İl Başkanı düzeyinde AK Parti İl Başkanı Mustafa Çağlayan oradaydı.
Ama mesela, Trabzonlu Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem yoktu!
CHP İl Başkanı Devrim Dural yoktu!
Oysa, bu kente büyük hizmetleri olmuş bir isimdi Ömer Barutçu...
TBMM’deki törenin ardından Ankara’da toprağa verildi.
Zonguldak çocuğu Veysel Atasoy da Ankara’da toprağa verildi.
Oysa bu isimler; Zonguldak’ta toprağa verilmeli, her yıl mezarları başında anılmalıydı.
Cenaze törenine rahatsızlığı nedeniyle aylardır tedavi gören TBMM eski Başkanı Köksal Toptan tekerlekli sandalyeyle katıldı.
Yıllardır birlikte mücadele ettiği, zaman zaman birbirlerine karşı mücadele ettikleri Ömer Barutçu’yu son yolculuğunda yalnız bırakmadı.
Ömer Barutçu, 1977’den 2002 yılına kadar Zonguldak siyasetine neredeyse çeyrek asır damga vurdu.
5 dönem milletvekilliği, 5 kez bakanlık yaptı.
Böyle bir siyasi kariyer kaç kişiye nasip oldu ki?
Babasının hatrına milletvekili olanların, tombaladan çıkarak mevkilere kapak atanların olduğu Zonguldak’ta, "Ömer Barutçu" adı siyaset tarihine altın harflerle yazılmıştır.
Çok sayıda insanın iş bulmasına yardımcı oldu.
Pratik bir zekaya sahipti.
Kendisiyle tanışmak ve çalışmak nasip oldu.
Mekanı cennet olsun...
Klozet siyaseti!
CHP Zonguldak İl Başkanı Devrim Dural, düzenlediği basın toplantısında, Zonguldak Valiliği altında bakımı yapılarak hizmete açılan tuvalet için, eski fotoğraflarını gösterip, “Siz, Zonguldak halkına bu tuvaleti layık gördünüz" demiş!
Bu açıklamayla Zonguldak’ta "klozet siyaseti" başlamış oldu!
İl Başkanı Devrim Dural’ın siyasi ufkunun umumi helaya kadar düşeceğini kim tahmin edebilirdi ki?
Gerçekten çok yazık!
Yerel seçimler öncesi insanlara "buz pisti, kreş, üretici pazarı, dolmuş durağı, pazaryeri, cumhuriyet parkı" vaadeden partinin 9 ayda geldiği yer "umumi tuvalet" mi olmalıydı?
Hani böyle bir basın toplantısını CHP Merkez İlçe Başkanı Osman Zaimoğlu yapsa, “Zaten ağzı bozuk. Sürekli parti değiştiriyor, genel siyaset yerine hela siyaseti yapıyor, ne dediğini bilmiyor, ağzından çıkanı kulağı duymuyor” diyebilirdik!
Size ne diyeceğiz Devrim Dural?
Gerçekten Zonguldak’ta siyaseti umumi tuvalete düşürdünüz!
Sifonu siz mi çekersiniz?
Biz mi çekelim?
Yıldızlar, umutlar, deryalar!
"Devrek Belediyesi İnsan Kaynakları Müdürü" olarak görev yapan Tuncay Ulupınar’ın yaptığı yolsuzluk ve usulsüzlükler, İçişleri Bakanlığı Müfettişleri tarafından tespit edildi.
Daha rapor resmiyet kazanmadan Tuncay Ulupınar, Devrek Cumhuriyet Savcılığı’na gitti!
Suçunu itiraf etti!
"Etkin pişmanlıktan" yararlanmak istediğini söyledi.
6 milyon 200 bin lirayı, Devrek Belediyesi hesabına yatırdı!
Tuncay Ulupınar, bankacı eşinden ayrı!
Ama birlikte yaşıyorlar!
Tuncay Ulupınar, belediyeden kaçırdığı paralarla aldığı malları ayrıldığı eşinin üzerine yapmış!
Bankacı eşe, bu malları nasıl aldığı sorulmayacak mı?
Acaba o işe de bir formül bulmuşlar mıdır?
Ama asıl merak edilen konu şu...
Tuncay Ulupınar’ın bankacı eşi, Devrek’ten Ereğli’ye nasıl tayin oldu?
Bu tayin, Tuncay Ulupınar’ın yolsuzlukları ortaya çıkınca nasıl "pat" diye oldu?
Çıkmayan candan umut kesilmez!
Umutla baharı bekleyeceğiz!
Mehtaplı gecelerde yıldızları göreceğiz!
Yıldızlar, umutlar, deryalar!
Daha neler göreceğiz?
Şehir planı gibi kadın!
İçinden çay geçen ilçeden iki kare fotoğraf geldi!
Son gelen fotoğraf oldukça iyi!
Kadın, modern bir şehir gibi!
Gözler yerinde!
Burun hokka gibi!
Dudaklar dolgu!
Göğüsler silikon!
Dekolte muhteşem!
Makyaj harika!
Işık olağanüstü!
Bir de önceki fotoğrafa baktım...
Alakası yok!
Müdür bey, eşini şehir planı gibi yapmış!
Her şey yasa ve yönetmeliklere uygun!
Yapı denetimden geçmiş!
Ama bir eksper baksa, maliyeti çıkarsa, kocanın müteahhitlerden aldığı para ortaya çıkar!
Bizden bu kadar!
Kıssadan Hisse: Ön yargı...
20 yaşında genç delikanlı, otobüsün camından bakarken birden bağırdı:
"Baba; arabalar, arabaları görüyor musun, bizle geliyorlar."
Babası, gülümsedi ve mutlulukla saçını okşadı.
Genç, bir süre daha dışarıyı izledi ve sonra birden bağırdı.
"Bulutlar baba, bulutlar harika..."
Baba, gülümseyerek oğlunu izledi.
"Baba ağaçlar... Onlar hep geride kalıyor" dedi.
Arkada oturan yaşlı adam, bu bağrışmalardan rahatsız olmuş olacak ki, babanın omzuna dokunarak, "Beyefendi, oğlunuzu iyi bir doktora götürmelisiniz. Problemi var herhalde" dedi.
Baba, geriye dönerek, “O zaten iyi bir doktordan geliyor. Oğlum doğuştan kördü ve ameliyat sonrası gözleri açıldı” dedi.
Herkesin bir hikayesi var. Ne çabuk yargılıyoruz insanları ve ne çabuk tanılar konuyoruz değil mi? O kadar hızlı kararlar veriyoruz ki, insanların yaşadığı hikayeler bizim için pek önemli olmuyor.
Günün Fıkrası: Güneş...
Bir mecliste konuşulurken, Amerikalı, "Biz Mars'a gideceğiz" demiş.
Alman, "Biz yakıtsız giden otomobil üreteceğiz" demiş.
Fransız, "Atom bombasını etkisiz hale getirecek projelerimiz var" demiş.
Bizim Karadenizli de onlardan geri kalmamak için, "Biz de güneşe gideceğiz" demiş.
"Güneşe gidemezsiniz... Güneş yakar" demişler.
Karadenizli gülümsemiş:
"O kadar da enayi değiliz, tabi.. Akşam serinliğinde gideceğiz."