Ne devlete küsülür, ne de devletin acele etmesi istenir. Su daima mecrasında akar.
Ama su başka mecralara akınca gücü azalıyor!
Debisi düşüyor!
Gelişi gecikiyor!
Adalet de böyle!
“Adalet topaldır, ağır ağır yürür, fakat gideceği yere er geç varır” deniyor!
Ama adalet gecikince, adalet duygusu zedeleniyor!
Bir olay oluyor!
Üzerinden beş yıl geçiyor!
Sonuç çıkıyor!
Biz kazanmışız!
Sevinemiyoruz!
Suyun mecrası kirleniyor!
Hızlı akınca sel oluyor!
Yavaş akınca el oluyor!
Böyle oluyor diye küsecek değiliz!
İnatla mücadele etmeye, araştırmaya, yazmaya devam edeceğiz!
Bakın havamızı, denizimizi, ormanımızı çalanlar, kirletenler nasıl önemli makamlarda oturuyorlar!
Onlar çalarken, kirletirken, satarken, biz adaletin gelmesini belliyoruz!
Hayır, beklerken ağaç olacağız!
Orman diye bizi işgal edecekler!
Endişemiz bu yüzden!
Bu şerefi noksanların elinde yanmak istemiyoruz!
Yanacaksak, kendi ocağımızda yanalım!
40 yıllık hatır!
Bir uyuşturucu satıcısı, dağıtıcısı ve kullanıcısına bir belediye başkanı ne kıyaklar geçmiş!
Müptezel neredeyse iş insanı olacakmış!
Bir de partinin il yönetimine girecekmiş!
Allah’tan direkten dönmüş!
Düşünsenize!
Kokain kullanan, met kullanan bir il yönetim kurulu üyesi!
Belediye Başkanı bu müptezele niye el vermiş?
Hemşehrisi olduğu için!
Bir siyasetçi, hemşehri diye torbacıya sahip çıkıyor!
Ama biz yazınca şovenist oluyoruz!
Neyse bir kahve içmişliğimiz var!
40 yılın dolmasına az bir süre var!
Allah ömür verirse biz o fincanı kırarız!
Yasin-i Şerif
Bugünkü köşemi bir uzun yol molasında yazıyorum!
4 saat aralıksız düşünme fırsatım oldu!
Ve bir karar verdim!
Üzerine titrediğimiz insanların başkalarına titrediğini görmek yormuş bizi!
Biz niye yorulalım?
Artık onlar yorulsun!
Arabada Yasin-i Şerif’i dinledim
Hatırladığım bölümlere eşlik ettim!
Yıldızları seyrettim!
Yolluk olarak aldığım iri kirazları yedim!
Çekirdeklerini bir kapta biriktirdim!
Dönüşte bahçeye ekeceğim!
Çekirdekten kiraz yetiştirmek biraz zaman alabilir!
Ama ben nasıl olsa yeteri kadar kiraz yedim!
Bizden sonraki çocuklar yesin!
Şeftalimiz de vardı!
Üstüme suyu akar diye yiyemedim!
Aşkın olayım!
Zonguldak’ın güzel, şirin yerleşim yerlerinden birinden acayip bir aşk hikayesi geldi!
Olayın kahramanlarından biri CHP’li Belediye Meclis Üyesi!
Diğer kahramanımız ise güzeller güzeli bir kadın!
İkisi de aynı beldede yaşıyorlar!
Ticaret yapıyorlar!
Kadının belediye ile olan işlerini, CHP’li Belediye Meclis Üyesi ayarlıyor!
CHP’li Meclis Üyesinin ihtiyaçlarını ise güzel kadın ayarlıyor!
Yalnız, meclis üyesi işin okunu çıkarmış!
Meclis üyesi, evli sevgilisi ile Almanya’da ikamet eden bir akrabasının evinde buluşmaya başlamış!
Adamın eşi de sazan değil!
Takip etmiş bunları!
Denizde yakamozların oynaştığı bir akşam, iki çılgın aşık, dar alanda kısa paslaşmalar yapmışlar!
Isınma hareketlerinin ardından tam maç başlayacak!
Hakemin düdük sesi yerine kapı zili çalmış!
Size söylemiştik!
Meclis üyesinin karısı sazan değil diye!
Kocasını basmış sevgilisi ile!
Apartman yıkılmış kavga, gürültüden!
Belde sakinleri bu olayı konuşuyor şimdi!
Meğer meclis üyesi eskiden beri bu taraklarda bez örüyormuş!
Hatta geçenlerde Kıbrıs’a girmişler!
Kumarda kaybetmiş!
Aşkta kazanmış!
Popçu Simge’nin ‘Aşkın olayım’ şarkısı bu yazıya fon müziği olabilir!
“Söylenmedi hiç
Sana layık düşler benden önce
Tutsak yüreğim
Biliyorsun sen de ince ince
Yangın yeri hep
Buralar sayende, yok şikâyet
Gel bir sarayım
Aşkın olayım”