Saygıdeğer Pusula Gazetesi okuyucuları;

Meyve ve sebzelerden zengin bir mutfak, kronik hastalıkların önlenmesinde şüphesiz en önemli yoldur. Bu durum, sayısız gözlem ve araştırma ile geniş insan grupları üzerinde saptanmıştır. Amerikan Kanser Topluluğu dahil pek çok saygın bilimsel topluluk, vücudun fonksiyon ve savunmasını sağlamak için güçlü antioksidanlar içeren ''Gökkuşağı'' beslenme modelini öneriyor.

Gökkuşağı, adı üzerinde rengarenk, her çeşit renkten meyve ve sebzeleri; kırmızı, sarı, yeşil, mor, turuncu, mavi renkteki özellikle canlı renkleriyle güçlü antioksidan özelliklerini barındıran doğanın eşsiz hediyelerini ifade ediyor.

"Kanser Sebepleri ve Kontrolü" adlı Amerikan tıbbi dergisindeki cümle aynen şu:

''Tarihin başından beri sebzeler ve meyveler, vücudumuzun ihtiyacı olan anti-karsinojenik bir kokteyl içeriyorlar. Bundan koptukça insanlık için tehlike artıyor.''

O zaman bu köşeye sığdığı kadarıyla doğanın müthiş eczanesinden birkaç örnek verelim...

Vücudun savunma sistemini güçlendiren ve antioksidan özellikleri olan "karoten" içerenler; havuç, ıspanak, domates, yer elması, kabak, kayısı, narenciyeler...

Anti-tümör özellikleri, savunma sistemini arttırıcı, antioksidan özellikleri olan "kumarin" içerenler; havuçgiller, kereviz, rezene, pancar, narenciyeler...

Çok önemlisi kanser oluşumunu birçok mekanizma üzerinden engelleyen detoksifikasyonu arttıran "tiyosiyanat" türevleri; lahana, brokoli, brüksellahanası, karalahana...

Karsinojen madde oluşumunu engelleyen, antioksidan, hormon reseptörlerini modüle eden "polifenol"ler; yeşil çay, bitter çikolata, siyah üzüm, elma...

Doğanın mucizeleri saymakla bitmez, ama şunu unutmayalım; sebzeleri istediğimiz kadar, ama meyveleri günde iki porsiyonu geçmeyecek kadar yiyelim. Zira karaciğer yağlanmasının birinci sorumlusu, meyve şekeridir. Basit şekerlerden uzak durmak, unlu mamulleri ve tatlıları sınırlandırmak, kanserle savaşta olmazsa olmazlarımızın başında gelir. Bunu da unutmayalım lütfen...

[*] [*] [*] [*]

Küba'da ozon klinik çalışmalarında bulunduğum dönemde, Amerikan ambargosu nedeniyle kemoterapi ilaçlarına çoğunlukla sahip değillerdi. Fitoterapiyi (standardize edilmiş bitkisel droglarla tedavi), homeopatiyi, çok etkili ozon tedavilerini, hastalığa özel beslenme düzenlerini kombine ederek dünyayı hayrete düşürecek başarılar elde ettiklerine şahitlik ettim. Nitekim bugün bu çalışmaların sonucu, pek çok kişi kanser tedavisine Küba'ya gidiyor. Akciğer kanseriyle ilgili aşıları, mavi akrep zehrinin homeopatik kullanımları medyada hep karşımıza çıkıyor. Şifa aslında doğanın doğru yorumlanıp kullanılmasında ve hepimizin içinde var olan ilahi iyileştirici gücü aktive etmekte yatıyor.

[*] [*] [*] [*]

Kansere karşı beslenme ve hatta kanserken beslenme hakkında ilerleyen haftalarda birçok şey yazacağım, ama bugün sizi sıkmadan nefis bir antioksidan, anti-kanser, sağlıklı yaşam desteği, ne derseniz o olsun bir çay tarifi vereceğim.

Bir porselen demlik içine 3-4 tutam organik yeşil çay, 2-3 karanfil, 3-4 kakule, 1-2 tarçın çubuğu üzerine kaynar suyu koyup 10 dakika demlendikten sonra bardak bardak şifanın tadına varın. Bittikçe aynı gün içi sıcak su ile tamamlayıp devam edin.

Bu karışımdaki yeşil çayın içerdiği polifenoller ve pek çok faydalı element ile kilo vermekten, kansere karşı koruyuculuğa, kan yağlarını dengelemekten, cilt ve saç sağlığına kadar pek çok fayda sağlarız. Karanfil, nefis bir anti-viral, anti-bakteriyel, anti-mantar ve sindirim dengeleyicisidir. Tarçın, kan şekeri dengesinin kurulmasını, pıhtılaşmayı dengelemeyi, yaşlanmayı yavaşlatmayı sağlayan flavonoid ve fenolik asitler içerir. Kakule ise, sindirim sistemini rahatlatan, gaz gideren, bağırsak parazitlerini azaltan etkileri ile çayımızın geniş etki yelpazesini tamamlar.

Çaydaki oranları kendi damak tadınıza göre değiştirebilirsiniz. Mesela, ben tarçını bol koyup daha tatlı hissettiren aromayı severim. Afiyet olsun...

[*] [*] [*] [*]

Kanserle savaşan yiyecek ve içecekler ile ilgili yazılarımız devam edecek.

Sevgi ve huzurla kalın...