Saygıdeğer Pusula Gazetesi okuyucuları, gelecekte sıkça duyacağınız bir tedavi yöntemi olan Homeopati hakkında size biraz bilgi vermek istiyorum.

Homeopati özünde bir enerji, frekans tedavisidir. Benzeri, benzerle tedavi etmek ilkesine dayanır. Bu ilke; insana yüksek dozda verildiğinde hastalık belirtilerine yol açan bir ilacın, benzer belirtileri gösteren bir hastaya çok düşük dozda verilerek iyileşmeyi sağlaması şeklinde anlatılabilir. Buna basit bir örnek verirsek; "uykusuzluk yapar" diye akşamları içmekten çekindiğimiz kahveden hazırlanan homeopatik ilaç (remedi), uykusuzluk tedavisinde kullanılabilir.

Benzeri benzerle tedavi ilkesi, neredeyse 5 bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Hipokrat'ın uygulamalarında, Paracelsus ve İbn-i Sina'nın uygulamalarında homeopatinin izleri görülebilir. Ancak homeopati, yaklaşık 300 yıl önce Alman doktor ve bilim adamı Samuel Hahnemann tarafından geliştirilmiş, ilkeleri belirlenmiş ve bir disiplin haline getirilmiştir.

Doğadan kopuşun sancılarıyla yüzleştiğimiz günümüzde, tüm dünyada artık bütünsel tedavilerin ve homeopatinin kullanımında artış görülmektedir. Moleküler biyoloji, sibernetik ve kuantum fiziğindeki gelişmeler, nanoteknolojinin önem kazanması, homeopatik remedilerin daha çok anlaşılmasına neden olmuştur. Bugün, maddenin en az milyonda biri boyutlarıyla uğraşan nanoteknoloji; nanofarmakoloji, elektron dalgacıkları ve rezonans kavramlarını şekillendirmiş bulunmaktadır. Potentizasyon işlemiyle maddenin yüzlerce, binlerce hatta milyonlarca defa aktive edilmesiyle oluşturulan homeopatik ilaçlar (remediler), nanofarmakolojinin ilk uygulamaları olarak değerlendirilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre homeopati, dünyada ikinci sıklıkla uygulanan tedavi yöntemidir. ABD'de 2007 yılında yayınlanan resmi raporlara göre, 3,9 milyon yetişkin ve yaklaşık 900 bin çocuk bir yıl içinde homeopati tedavisi görmüştür.

İngiltere, Fransa, Almanya, Danimarka ve Lüksemburg'da homeopati, ulusal sağlık sistemine alınmış; İsrail'de bazı devlet hastanelerinde homeopati klinikleri açılmıştır.

Vücudumuzu bir makine gibi parçalara ayırıp, tamir edilmesi gereken organları, önce hastalık adları ile etiketleyerek, daha sonra da değiştiren ya da ilaçlarla baskılayan bir yaklaşımın aksine, homeopati her hastaya sorunu kökünden, ruhsal fiziksel tüm boyutlarıyla, kişinin yaradılış özelliklerine saygılı bir şekilde çözmeyi vaat eder.

Homeopati bakışıyla "En küçük, aslında en büyüktür." Hekimlik çabası, bunun doğru saptanmasıdır.

Homeopatide her remedi (ilaç) duygularıyla, davranışlarıyla, bedeni ve ruhuyla yaşayan bir canlı organizmadır.

Kısa örnekler verirsek,

Aurum (altın): Tepeden bakar, hava atar, öfkelenir, benmerkezcidir, hükmeder, intihara yatkındır. Depresyona kolay girer. Rüyalarında yüksekten düşerler.

Natrum Muriaticum (sofra tuzu): İçe dönük, duygularını gizleyen, topluma karışmayan, sosyal olmayan, ağlamaktan hoşlanmayan, duygularını göstermekten çekinen tiplerdir. Esas duygu, sevdiği ve güvendiği kişi tarafından aldatılmak, hayal kırıklığına uğratılmak korkusu ve duygusudur.

Lachesis (yılan zehri): Hasta içeriye yorgun bir şekilde girer ve büyük bir iç çekmeyle koltuğa kendini bırakıverir. Hastada çok göze batan bir konuşma isteği vardır. Sürekli iç çeker, sürekli yakınır, ama onu teselli etmeye fırsat vermez.

Kısaca ifade edersek, homeopati ile ruh ve beden en derinden şifa bulur. Doğanın; kuantum fiziği ile eşsiz dansı.