Zonguldak Milletvekili, Devlet Bakanı ve Ulaştırma Bakanı olarak görev yapan Ömer Barutçu, hayatını kaybetti.
Ömer Barutçu hayatını kaybetti ama aslında Zonguldak bir değerini kaybetti.
35 yıl önce, meslek hayatımın ilk yıllarından itibaren Ömer Barutçu ile çalıştım.
Ömer Barutçu ile çalışmak da, çatışmak da keyif verirdi.
Çok renkli bir kişilikti.
Yapamayacağı iş yoktu.
Söve söve iş yaptırırdı!
Olmayacak işi oldurur, gülmeyecek yüzü güldürürdü.
O zaman öyleydi...
Şimdi siyasetin şekli değişti!
Zonguldak, Ömer Barutçu’nun ölümünü sıradan bir ölüm gibi karşıladı!
Zonguldak, Dr. Veysel Atasoy’a bile vefasızlık yaptı!
Adını çocuk parkına filan verdiler!
Bakalım, Ömer Barutçu’nun adı nerede yaşatılacak?
Kısa bir hatıramı paylaşmak istiyorum...
Ömer Barutçu, 3 Kasım 2002 tarihinde DYP’nin "Zonguldak Milletvekili Adayı"ydı.
Seçilecek oyu aldı ancak DYP barajı aşamadı!
Bu kez sivil Ömer Barutçu olarak Ankara’ya döndü.
Aradan aylar geçti.
Ankara’dayım...
Kendisini aradım.
Saat verip, “Sheraton Otel’de buluşalım” dedi.
“Sayın Bakanım, Sheraton Otel neredeydi?” dedim.
“Sheraton Otel’i bilmeyen adamın benimle ne işi var?” dedi.
Bindim bir taksiye, dediği saatte oteldeydim.
“Evladım, hoş geldin. Nasıl geldin?” dedi.
“Hoş bulduk efendim... Bindim taksiye geldim” dedim.
Saçlarımı okşadı.
Bir daha görüşeceğim kimseye adres sormadım.
Adresini buldum.
Çok pratik adamdı.
Sırat Köprüsü’nden geçecek formülü de bulur!
Mekanı cennet olsun...
Yasin Hamzaçebi neden yakalanmıyor?
Hemen her gün yakalaması olan isimlerin yakalandığına ve tutuklanarak cezaevine gönderildiğine dair haberler okuyoruz.
Ama bizim bildiğimiz, zimmet suçu işlediği Yargıtay tarafından onanmış 20 yıllık hapis cezasına, nitelikli dolandırıcılıktan 13,5 yıl hapis cezası alan Yasin Hamzaçebi neden yakalanmıyor?
Araması olsa, yakalanır!
Araması var, neden yakalanmıyor?
Çünkü aranmıyor!
Yüce devletim, Yasin Hamzaçebi’yi yakalamak istesin, yarın sabah ezan okunmadan bulur!
Ama cezaevleri dolu!
Yasin, hacim olarak büyük!
"İçerde kalanlara sorun olmasın" diye almıyor olabilirler!
En azından ben böyle düşünüyorum...
Ama yüce devletim, verdiği cezayı uygulamalı.
Yasin’i bulup cezaevine koymalı.
Böyle kaç kaç, nereye kadar?
Böyle çalışma olur mu?
Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem, bir mahalleye gidiyor!
Şoförü, biri polis altı koruması, korumaların şoförü ve aracı, karı-koca iki sosyal medyacısı, sosyal medyacıları taşıyan araç ve şoförü, basın bürosundan iki kişi, araçları ve şoförleri...
Gittikleri yerde bir kişi su patlağını kazıyor!
Bu kadar kişi orayı incelemeye gidiyor!
Belki, Su ve Kanalizasyon İşleri Müdürü de olabilir!
Gerek yok, karı-koca sosyal medyacıların eline kazma-kürek verilsin, onların çalışmasını basın bürosu çeksin!
Hepsini birden biz çekelim!
Balıkçıların işi!
Madenci Anıtı’nda, Merkez Çarşısı önünde balık satılması doğru değil!
Peki, Maden Mühendisleri Odası önündeki balıkçının yeri doğru mu?
Peki, Acılık’ta BİM’in önünde balık satılması doğru mu?
Seyyar el arabalarında balık satılması doğru mu?
Mahallelerde balık satılması doğru mu?
Bir sorunu çözerken, kökünden çözeceksin!
Bir de tuz atmayacaksın!
"Şak" diye keseceksin!
Kesemezsen, gelip makamda ana-avrat söverler!
Kaldıramazsın!
Hem küfrü kaldıramazsın hem balıkçıları!
Kıssadan Hisse: Boş kayık...
Genç bir çiftçi, kayığıyla nehirde akıntıya karşı kürek çekerken kan ter içinde kalmıştı. Yetiştirdiği meyveleri köye götürüyordu. Hava çok sıcaktı, bir an evvel teslimatını yapıp karanlık basmadan evine dönmek istiyordu. İleriye baktığında kendi teknesine doğru hızla yaklaşan bir kayık gördü. Yolundan çekilmek için deli gibi kürek çekti ama bir işe yaramadı.
“Yönünü değiştir! Bana çarpacaksın!” diye bağırdı. Ama kayıkta bir değişiklik olmadı ve sonunda ona gelip çarptı. “Geri zekâlı!” diye bağıran çiftçi, “Bu koca nehirde gelip benim kayığıma çarpmayı nasıl başardın?” dedi.
Kayığa öfkeli bir şekilde bakarken içinde kimsenin olmadığını gördü. Halatından koparak akıntıya kapılan boş bir kayığa bağırıyordu.
Dümeni başka birinin tuttuğunu düşündüğümüz zaman farklı davranırız. Başımıza gelenlerin suçunu o aptal, duyarsız insana atabiliriz. Bu şekilde öfkelenmeye, öfkemizi eyleme vurmaya, suçlu aramaya ve kurban rolünü oynamaya hakkımız olur.
Kayığın boş olduğunu görünce daha sakin davranırız. Suçlayacak bir günah keçisi olmayınca kızamayız. Başımıza gelenlerin kaderin bir oyunu ya da şanssızlık olduğunu kabul ederiz. Hatta halatından kopmuş başıboş gezen bir kayığın koca nehirde gelip bizi bulmasının saçmalığına gülebiliriz.
Kıssadan Hisse: O kayık her zaman boştur. Biz de her zaman boş bir kayığa bağırırız. Boş bir kayık bilerek bize çarpmadığı gibi günümüzü bozuk notalarla dolduran insanların niyeti de bize çarpmak değildir.
Günün Fıkrası: Balık...
Delinin biri, sokak duvarında oturmuş ve oltayı sokağa doğru sarkıtmış. Yoldan gelip geçenler şaşkın bir şekilde sorular soruyormuş...
"Orada ne yapıyorsun sen? Yoksa balık mı tutuyorsun?"
"Evet" demiş deli...
"Tutabildin mi bari hiç?" diye sormuşlar.
Deli, "Tutuyorum tabi, seninle beraber 23 tane oldu" demiş.