Toprak...

Tahlil yapıldı.

İhtiyaçları öğrenildi.

Sonra sürüldü.

Gerekli organik madde desteği verildi.

Yani...

Hayvan gübresi ile beslendi.

Sulama sistemi döşendi.

Bakım...

Temizlik...

Toprak hazır.

Bağrını açmış...

Tohumları...

Fideleri bekliyor.

İlk fırsatta...

Tohumlar toprağa düşecek...

Yeşerecek...

Filizlenecek...

Çiçek açacak...

Zamanla...

Meyve-sebzeye dönecek.

Sofralar böyle şenlenecek.

Sağlıklı...

Doğal besinler...

[*] [*] [*] [*]

Her yıl...

Her bahar...

Yeniden heyecanlanıyoruz.

Toprağa düşen tohumlar gibi...

Yeniden yeşeriyor ümitlerimiz.

Ekiyoruz...

Dikiyoruz...

Bakıyoruz...

Besliyoruz...

Sonra da...

Bekliyoruz.

Velhasılı...

Tevekkül ediyoruz.

Sonuç...

Ne diyoruz?

Toprağa yakın olmak...

Doğal beslenmektir.

Her şeyi yapıp...

Gerisini beklemek...

Tevekkül etmektir.

Filizkıran...

Hava soğuk.

Ortalık buz kesiyor.

- Bu mevsimde...

Bu hava...

Nedir?

- Buna "filizkıran" deriz.

- Nedir etkisi?

- 18 Nisan tarihinde gerçekleşir.

Sert fırtına olur.

Öyle ki...

Filizleri kırar.

Ondan almıştır ismini...

[*] [*] [*] [*]

Tarlalar sürülür.

Hayvan gübresi serilir.

Etrafı temizlenir.

18 Nisan beklenir.

Bu tarihten sonra başlar...

Ekim...

Dikim...

Bakım...

Sonrası...

Hasat...

İnsaf...

Minik bir bahçe...

Ufak bir kümes...

Birkaç tavuk...

Ekip-dikiyor.

Bir şeyler yetiştiriyor.

Onları topluyor...

Pazara çıkıyor.

Pazar...

Adı pazar.

Bulabildiği...

Bir köşede...

Olan biten birkaç kilo sebze...

Birkaç yumurta...

Satıyor.

Onunla geçimini sağlıyor.

Böyle bir kişi...

- Teyze...

Yumurta kaç lira?

- 1 lira...

- 50 kuruştan verirsen alırım.

Çaresiz verir.

Hepi topu 10 yumurta...

Aynı kişi...

Büyük marketlere gittiğinde 50 kuruşun pazarlığını yapmaz.

Elbette fiyatına bakar.

İşine geleni alır.

Gelmeyeni geri bırakır.

Ne diyelim?

El insaf...