Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem, CHP Merkez İlçe Başkanlığı’nın Kilise’de düzenlediği kahvaltı programında “2002’den bugüne, kötülüğü yöneten bir hükümet anlayışına karşı, birliğimizi bozmadan, iyiliği büyüterek önemli mesafeler aldık” dedi.
Ak Parti’ye ‘kötülüğü yöneten hükümet’ dedi!
Tahsin Erdem, makama oturduğu günden bu yana ‘kötülüğü yönetti’ dediği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafının önünde oturuyor!
Bir ara Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafını gölgelemek istedi!
Pusula’nın yayınlarının ardından Recep Tayyip Erdoğan’ın önündeki engeli kaldırdı!
CHP’lilerin tepkisine rağmen, makam odasından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafını kaldıramadı!
Yetmedi!
“2002’den bugüne, kötülüğü yöneten bir hükümet” dediği Ak Parti’nin Zonguldak İl Başkanı Mustafa Çağlayan’ı iki kez ziyaret etti!
Bir takım taleplerde bulundu!
“Kötülüğü yöneten hükümet” lafını Tahsin Erdem değil, kullanacaksa CHP Genel Başkanı Özgür Özel kullanmalı!
Yerel siyasette herkes kullandığı lafın önüne, arkasına bakmalı!
Sen iktidarı kötülükle suçlarsan, iktidar da seni kötülükle suçlar!
Hiçbir iş yapamazsın!
Seni kötülüğün önünde diz çöktürürler!
Sonra ‘Para yok” diye ağlarsın!
Kıssadan Hisse: Menfaat
Zalimliğiyle ünlü bir Kral, idam cezası verdiği iki mahkûmdan birinin canını kendisini çok eğlendirecek bir yolla bağışlamak ister.
Sonra iki darağacı kudurur ve mahkumlardan ikisine de, omuzlarına basacakları ve güvenebilecekleri birer kişi çağırmalarını ister.
Bir taraftan da ülkenin bilge kişisini de kendince sınamak istemiştir.
Bu yüzden her şey hazır olduğunda yanı başına oturtmuştur yaşlı bilgeyi.
Sonrasında mahkûmlar kendi seçimleri ve istekleriyle çağırdıkları kişilerin omuzlarına basar ve boyunlarına ipler geçirilir...
Mahkûmlardan biri çok güçlü kuvvetli birini çağırmıştır.
Diğeri ise kendisinden daha cılız olan arkadaşını çağırmıştır ve onun omuzlarına basmaktadır.
Kral tam o anda sorar yaşlı bilgeye.
- "Hadi şimdi göster hünerini. Sence önce kim yıkılacak? Güçlü olan mı? Yoksa şu cılız olan mı?" -
Yaşlı bilge kendinden emin cevap verir.
-"Güçlü olan çok sürmez yıkılır efendim. Diğer cılız olan ise ölse yıkılmaz. Cılız olanın omuzlarına basan mahkûm canını kurtaracaktır.-"
Birkaç saatlik çok çekişmeli geçen ölüm kalım savaşında, güçlü adam yıkılıverir en sonunda. Ve onun omuzlarına basan mahkûm darağacın da can verir.
Kral şaşkın bir halde sorar yaşlı bilgeye.
-"Nasıl oldu da şu cılız adamın galip geleceğini bildin? Sen gerçek bir bilgesin.
Yaşlı bilge yerinden kalkmış sevinç içinde arkadaşına sarılan ve canını kurtaran mahkûma bakar ve Kral'a şöyle der.
-"Bunu bilmemin bilge olmakla alakası yoktur.
İki mahkûm darağacına çıkarılmadan önce onları dikkatle izledim.
Kendi istekleriyle çağırdıkları adamlar yanlarına geldiler. Biri çağırdığı güçlü adama bir kese altın verdi.
Belli ki parasıyla tutmuştu onu, canını kurtarabilmek için. Bunun için o adamın güçlü vücudunun kafi geleceğini düşünüyordu.
Diğeri ise uzun uzun sarıldı arkadaşına. Birlikte gözyaşı döktüler. Sonra o cılız adam yeminler etti arkadaşına. "Ölsem yıkılmam" diye.
Gerçek birer arkadaş olduklarını anladım o anda...
Ben sadece menfaat üzerine kurulan şeylerin çok uzun sürmeyeceğini bildim efendim...
-Menfaat üzerine kurulan her şey, yıkılmaya mahkumdur...
Allah hepimize menfaatsiz arkadaşlıklar nasip etsin. (Alıntı)