Muhasebecilik yaptığı yıllarda defterlerini tuttuğu Akın Kavi’nin sahibi, ortağı ve yöneticisi olduğu şirketlerin Zonguldak Belediyesi’ne 15 milyon lirayı aşkın borcu vardı!
Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem, bu borçları unutmuş, şimdi özel halk otobüsü işini Akın Kavi’nin yöneticisi olduğu şirkete vermek istiyor!
İleride sorun yaşamamak için de konuyu Belediye Meclisi’nden geçirecekmiş!
Tahsin Erdem, "Belediye Başkanı" seçilmesinin ardından Akın Kavi’nin sahibi, ortağı ve yöneticisi olduğu şirketlerin avukatlığını yapan ismi "danışman" olarak işe aldı!
Şimdi elinde kalan otobüslerini alacak!
İşi bu kadar uzatacağına, doğrudan Akın Kavi’yi işe alsaydı, daha samimi oldurdu!
Tahsin Erdem, Karaelmas Gazeteciler Derneği Başkanı Mustafa Emen’e, “15 gün içinde özel kalk otobüslerinin hizmete başlayacağını” açıklamıştı!
Sonra “İroni yaptım” dedi!
Tahsin Erdem, Mustafa Emen’le kafa mı buluyor?
Zonguldak halkıyla dalga mı geçiyor?
Böyle ciddiyetsiz bir açıklama olur mu?
Tahsin Erdem’in Akın Kavi’nin sahibi, ortağı ve yöneticisi olduğu şirketlerin belediyeye olan borçlarını tahsil etmek yerine yeni iş verecek olması, kamuoyunda tartışmalara neden olacak!
Anlaşılan, “Belediyenin iki yakasını bir araya getireceğim” diye söz veren Tahsin Erdem, bunu yapamayacağını anlayınca, Akın Kavi’nin iki yakasını bir araya getirmeye çalışıyor!
Bakalım; kim, kimin yakasını bir araya getirecek?
Biz, bu turnike sistemini yakından takip edeceğiz.
Şehrin takımı hangi ligdeyse, şehir o ligdedir!
Zonguldakspor, TTK’da çalışan işçilerin takımıydı...
Zonguldak, Bartın ve Karabük’ün (Yenice) takımıydı...
Önce Bartın ayrıldı.
Sonra Karabük...
Yıllar içinde TTK’da çalışan işçi sayısı azaldı.
TTK, kulüpten desteğini çekti.
Zonguldakspor, özel sektörün eline geçti!
Zonguldak küçüldükçe, Zonguldakspor da küçüldü!
TTK küçüldükçe, Zonguldak da küçüldü!
Ne demişti, Zonguldak sevdalısı İsmail Recai Şanlı?
“Şehrin takımı hangi ligdeyse, şehir o ligdedir.”
Zonguldak, Üçüncü Lig'de!
Ekonomisi, sosyal yaşamı, işadamı, bürokratı, siyasetçisiyle Üçüncü Lig'de!
Bakanı yok, çakanı çok!
Üreteni az, çalanı çok!
Çalışanı az, emeklisi çok!
Kendini düşünenlerin sayısı, kentini düşünenlerden çok!
Böyle olunca, kent, bir üst lige çıkamıyor!
Takımı çıksa da düşüyor!
Muammer Avcı...
AK Parti Zonguldak Milletvekili Muammer Avcı, 10 Kasım etkinliklerinin bir kısmına katıldı!
Sonra ofisine geçip oturdu!
AK Parti Zonguldak İl Başkanlığı’nın Alaborina Restoran'daki etkinliğine katılmadı!
Zonguldakspor’un şehir stadındaki maçına gitmedi!
Koca vekil, nereye gideceğini bize soracak değil ya!
Ama şehri karıştırmak isteyenler, “Demir Ailesi ile arası kötü, maçlara o yüzden gitmiyor” diye konuşuyorlar!
“AK Parti İl Başkanı Mustafa Çağlayan’ı kabul etmediği için etkinliklere katılmıyor” diye dedikodu yapıyorlar!
Yapmayın böyle şeyler!
Devlet-Yüzsüz el ele...
Zonguldak’ta özel sektör kömür işletmeciliği hep tartışıldı!
Milli servet olarak kömürü ekonomiye kazandırmak önemliydi!
Ama bu işi layıkıyla yapan işletme sayısı parmak sayımız kadardı!
Peki, bir sürü şirket kuruldu!
Vergi, sigorta borcu olan şirketler kapatıldı!
Yeni şirketlerle yola devam edildi!
Böylece milli serveti ekonomiye kazandırmak için yola çıkanlar, vergi ve sigorta ödemeden servet yaptılar!
Kurduğu şirketle yola çıkan madenci sayısı, bir elin parmakları kadar yoktur!
Rant büyük olunca, bürokrasiyi ve siyaseti etkisi altına alan kömür lobisi, "vergi yüzsüzü" çıktı, iyi mi?
Zonguldak’ın değeri kömürü çalan, vergi-sigorta ödemeyen, çalışan Zonguldaklının emeğini sömüren bu şirketlerin sahipleri "işadamı" sıfatıyla her alanda itibar gördüler!
Devlet, "yüzsüz" olarak ilan ettiği kişileri, başka sıfatlarla makamlarında ağırlıyor!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yabancılardan alıp millileştirdiği madenler…
Madenlerin yeniden millileştirilmesi gerekiyor!
Çalışanların insanca haklara kavuşması, şirketlerin devlete ve çalışanlarına karşı yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekiyor.
Bu yörenin yerli ve milli kalemi olarak sorunları yazmaya, çözüm aramaya devam edeceğiz.
Kıssadan Hisse: Beyaz at...
Hükümdarın birinin beyaz bir atı varmış. Hükümdar, bu atını çok severmiş. Bir gün bütün maiyetinin hazır bulunduğu bir sırada, "Bu beyaz atımın ölüm haberini getirenin kafasını uçurabilirim. Çok dikkatli olun. Çünkü bu beyaz atı canım kadar seviyorum. Onun ölüm haberi bende kriz geçirtebilir" demiş.
Günün birinde, her şeyin eceli gibi beyaz atın da eceli gelir. Ve beyaz at ölür. Hükümdarın adamlarında bir telaştır kopar. Kimse cesaret edemez ki, beyaz atın ölümünü hükümdara haber versinler. Seyis başı, düşünür taşınır, olacak gibi değil. "Ben gidip hükümdara haber vereceğim. Öyle olsa da, böyle olsa da bizim kelle gidecek" der. Ve seyis başı, hükümdarın huzuruna çıkar, "Hükümdarım, sizin beyaz at var ya..." der. "Evet" der, hükümdar...
Seyis başı, "O, yatmış, ayaklarını dikmiş, gözlerini yummuş, karnı şişmiş, hiç nefes almıyor" der.
Hükümdar, "Seyis başı, seyis başı... Desene, bizim beyaz at öldü!" der.
Seyis başı, "Aman hükümdarım... Ben demedim, siz dediniz hükümdarım, siz dediniz" der ve kelleyi kurtarır.
Hisse: Söyleme şeklimiz bir çok şeyi değiştirir. (Alıntı)
Günün Fıkrası: İkinci lisan...
Fare, bir peynir kokusu duyup, kafasını dışarı uzatmıştı. Fakat bunun, kedinin bir tuzağı olabileceğini düşünüp dışarı çıkmadı. Bekledi ve biraz sonra “miyav” diye bir ses duydu. Ertesi gün de peynir kokusunu aldı ve “miyav” sesini duydu, yerinden çıkmadı. Sonraki gün “hav hav” diye bir ses duydu ve kedinin ortalarda olmadığını anlayarak dışarı çıktı. Çıkmasıyla pençe yemesi bir oldu. Kedinin tuzağına düşmüştü. Kedi, yerde baygın yatan fareyi yanındaki yavrusuna gösterip şöyle dedi:
"Bak yavrum, sana dememiş miydim, ikinci lisan çok önemli..."