İçinde yaşadığımız kirliliğe o kadar alıştık ki…

Sanki her şey düzelse, biz rahatsız olacağız.

Şöyle ki…

Televizyonlarda izlemişsinizdir.

Mahallelinin şikayeti üzerine zabıta, polis, itfaiye gelir.

O evin içindekileri çıkartmak ister.

Çöp evde yaşayan yaşlı kadın ya da adam çıkmak istemez.

Öyle mutludur ki, o evde…

Evin çöpünü alsalar, öleceğini sanır.

Ama zabıta, polis, o kişileri evden çıkartır.

İtfaiye evi tertemiz yapar.

Evden çıkan çöpler atılır.

Evin sahipleri yıkanır, paklanır, giyindirilir, kuşandırılır.

“Aaa yaşıyorum” der o insan.
Artık normal bir hayata alışmıştır.

Bizim de Zonguldak olarak böyle bir müdahaleye ihtiyacımız var.

Kentin içinde gelişime, yeniliğe direnen birçok odak var.

Bir güç, bu duruma müdahale etmeli.

Siyasetçi, bürokrat, artık her kimse…

Bu güç, Zonguldak’taki tabuları yerle bir etmeli.

Değişim, dönüşüm başlamalı.

Sonunda hep birlikte mutlu olacağımız bir düzen kurulmalı.

Zonguldak, bu “Çöpkent”lik durumdan kurtarılmalı.

Aslında bu müdahaleyi yapacak iki-üç kişi biliyorum.

Ama onların gücü, bu değişime yetmez.

Bu değişime, Ankara da destek vermeli.

Siyaset destek vermeli.

Bakın o zaman neler oluyor.

Lavuar alanı başlar.

Teleferik başlar.

Kızlar Plajı olur.

Karakum kurtulur.

Orta Kapuz turistik bir yer olur.

Filyos’ta modern bir kent kurulur.

Ereğli’de tersaneler, Filyos’ta fabrikalar olur.

Üniversitede öğrenci sayısı 50 bini bulur.

Hatta Filyos Vadisi’ne ikinci bir üniversite kurulur.

TTK özelleştirilir.

Beyaz Saray büyük bir fakülte olur.

Şu anda 8 bin 500 kişi çalışan TTK’nın ocaklarında en az 15 bin kişi çalışıyor olur.

Kentteki TTK tahakkümü kırılır.

Çok başlılık gider.

Kentin sahibi belli olur.

Böyle bir kentte yaşamaya ne dersiniz?

Ama buna karşı çıkanlar da olacaktır.

Mesela, Maden Mühendisleri Odası hemen ayağa kalkar.

Liman, TTK’dan özel sektöre geçecek ya…

“Biz özel sektörün limanındaki denize karşı içemeyiz arkadaş” diyebilirler.
Oysa deniz, aynı deniz...

Ne fark eder; Karadeniz, Akdeniz!

Almanya bu dönüşümü sağladı.

Orada kömür üretiminden vazgeçilen bölgelerde hayat devam ediyor.

Biz vazgeçmiyoruz.

Özel sektör eliyle üretmeye devam ediyoruz.

Her öneriye, “Hayır” dediğimiz için günden güne geri gitti.

Hükümetlerin önerdiği hiçbir projeye onay vermedik.

Gazeteciliğe başladığımda 36 bin olan TTK’daki çalışan sayısı, yıllar içinde 9 binin altına düştü.

Biz hala “Hayır” diyoruz.

Böyle giderse, TTK kendiliğinden kapanır.

Zonguldak’ın tutunacağı bir dalı bile olmaz.

Çöpkent olmaya devam ederiz.

Kendi pisliğimizin içinde yaşamaya devam ederiz.

Mesut, mutlu şekilde!