Dünyanın en güçlü, en potansiyelli, en çok ilgi çeken, en çok izlenen spor dalı; futbol...

Peşinden; kimilerine göre basketbol geliyor, kimilerine göre “X” spor dalları…

Spor branşlarının baş aktörü, elbette sporcular...

Maçların; bir de yönetenleri, hakemler vardır, bilir misiniz?

“Hakimler”den daha yetkili oldukları söylenir.

Her takım, yeni sezona yeni umutlarla başlıyor.

Para harcıyorlar, transferler yapıyorlar, kadrolarını güçlendiriyorlar.

Sanıyorlar ki, bir tek onlar şampiyon olacak...

“Biz şampiyonuz, ikinci kim olacak?” gözüyle bakılır genelde...

Şampiyon olamayacaklarını, hatta küme bile düşeceklerini akıllarına bile getirmezler.

Taraftarlar da, gönül verdikleri takımlar için aynısını düşünür genelde...

Şampiyon olduklarında, “Biz şampiyon olduk, başardık” derler.

Şampiyonluktan uzaklaştıklarında, hele bir de küme düşme tehlikesi yaşarlarsa…

Off, geçmiş olsun garibim hakemlere…

İşte, “Biz şampiyon olduk, biz başardık” diyenlerin, bir sonraki sezon başarısız olduklarında bahaneleri hazır.

Yok, hakemler şöyle doğradı, hakemler art niyetli...

Yok, hakemler sezon öncesi şampiyon olacak takımları ve düşecek takımları belirlemiş...

Yok, golü bilerek iptal etmiş, bilerek ofsayt bayrağını kaldırmamış...

O hakem bu takımı seviyor, bu hakem o takıma düşman...

Bununla da yetinmeyenler var.

İl Hakem Kurulu, atamalarda “X” takımın ipini çekmek için hakemlere talimat veriyormuş! 

Perde arkasından istedikleri maçların, istedikleri skorlarla bitmesini sağlıyorlarmış!

Vay vay vayyy...

Ne oluyoruz böyle...

Hataya “tamam”, art niyete “hayır”...

Liglerin sonu yaklaştı, heyecan dorukta...

Kulüpler, yöneticiler, teknik adamlar ve futbolcular sağduyulu olmak zorunda.

“Şampiyon” olduğunda “Biz”...

Başarısız olduğunuzda “Hakemler” demeyi bırakmalıyız.

Nasıl bir futbol takımı sahaya galibiyet için çıkıyorsa...

Hakemler de; hatasız, tarafsız, objektif yönetmek için çıkıyor.

Her galibiyet için sahaya çıkan takım galip mi geliyor?

Kaleciler bazen panter kesiliyor, kalesini gole kapatıyor.

Aynı kaleci bir bakmışsınız, “Yok artık” diyeceğiniz gol yiyor.

Defans kademeye giremiyor, topa ıska geçip, müdahale edemiyor, takımına gol yediriyor.

Orta saha top dağıtamıyor, bazen iki pas yapamıyor.

Kanatlar asist yapamıyor, golcü atamıyor.

Karşı karşıya ne goller heba oluyor, ne penaltılar kaçıyor...

Galibiyet için çıktığın maçtan hüsranla ayrılıyorsun.

Maç bitip soyunma odasına girdiğinizde, “Canımız sağolsun. Bugün olmadı” diyebiliyorsunuz.

Hakemler bir yanlış düdük çaldığında, bir yanlış ofsayt bayrağı kaldırdığında, yanlış penaltı verip, bir de yanlış kırmızı kart gösterdiğinde geçmiş olsun hakeme...

O hakemin neden canı sağ olmuyor?

Dünyada da bu böyle, Türkiye’de de bu böyle...

Zonguldak geri kalır mı?

Kentimizde de bu böyle...

O kulüp başkanı çıkıyor, İl Hakem Kurulu böyle...

Bu kulüp açıklamaya yapıyor, bu hakemler şöyle...

Hakemler komik ücretler alıyor.

"Orta hakem maç başı 220 lira yardımcı hakem 135 lira alıyor" edebiyatına girmiyorum bile...

Çünkü bu insanlar hakemliği para için yapmıyor.

Cumartesi-pazar günlerini ailesiye birlikte sabah sucuklu-yumurtalı kahvaltı yapamıyor, bu hakemler...

Neden yapamıyor?

Çünkü sabah erken kalkması, maça hazırlanması, yola çıkıp maç yöneteceği sahaya ulaşması gerekiyor hakemlerin...

"Bir maç" demek "bir günün tamamen gitmesi" demek!

135 liraya, 220 liraya hiç kimse ailesinden uzak kalmak istemez.

Ama hakemlik öyle bir hobi ki, para-pul kimsenin umurunda değil.

Hakem, o gün kusursuz maç yönetmişse, bu pozitif duygu evine bile yansıyor.

İstediği gibi bir yönetim gösterememişse eğer; asla art niyetinden değil, tamamen masumiyettendir.

Emin olun.

Ben, bu duyguları nereden mi biliyorum? 34 yıldır bu mesleğin içindeyim. Az-çok biliyorum, yaşıyorum.

Benim de başımda bir hakem var.

Onların hepsi adam gibi adamdır.

Nasıl futbolcularınıza sahip çıkıyorsanız...

Hakemlerimize de sahip çıkalım.

Futbol, bir oyun...

Yıllarca şampiyonlar geldi, geçti.

Şampiyon olan bir tek siz olmadınız, küme düşen de bir tek siz değilsiniz.

Kimse, başarısını kendisine...

Başarısızlığını hakemlere fatura kesmesin.

Dost olalım, kardeş olalım.

Bugün varız, yarın yokuz.

Bunu; 17 Ağustos, 12 Kasım, 23 Ekim, 24 Ocak, daha nice tarihler verebilirim. En son 6 Şubat’ta yaşadıklarımız…

Unutmayın; bir futbolcuya bir şey olsa, ilk önce hakem koşar, bir hakeme bir şey olduğunda da futbolcu koşar.

Var mı daha ötesi...

Kalın sağlıcakla…