Zonguldak Trabzonlular Derneği Başkanı Ahmet Bayrak, basın toplantısı düzenleyip, yabancı düşmanlığı yapıldığını iddia etmiş. Pusula’ya ve şahsıma yönelik ithamda bulunmuş.

Bizi “şovenistlik” yapmakla suçlamış.

Ben de diyorum ki:

“Ahmet Bayrak, yerli düşmanlığı yapıyor.”

Ahmet Bayrak, “Bizler asla ‘şuralı-buralı’ cümlesini kabul etmiyoruz” demiş, ama devamında, “Trabzon kökenli olduğumuz için eleştirileri hazmedemiyoruz” lafını da ekleyivermiş.

Bir kere, iki kişi konuşurken, üçüncü kişiye oturup beklemek düşer.

Ey Ahmet Bayrak…

Sen kim oluyorsun da bana “şovenist” suçlaması yapıyorsun.

Senin haddine mi düşmüş bana “şovenist” demek.

Danışmanın zorlamasıyla açıklama yapıyorsun.

Akay Turhan’ın kurmasıyla yönetimini toplayıp bize karşı açıklama yapıyorsun.

Akay’ın kişisel meselesini toplumsal hale dönüştürmeye çalışıyorsun.

Gelip benim televizyonumda “vır vır” konuşurken, ben “şovenist” değildim, öyle mi?

Kim bilir hangi kişisel işini gördürmek için yakın durduğun, o milletvekilin benim televizyonumdan Zonguldaklılara defalarca seslenirken ben “şovenist” değildim, öyle mi?

Ey Ahmet Bayrak, açıklamanın sonunda, “Bu tip ayrıştıran, bölmeye çalışan, insanları birbirine düşüren, yazılı ve görsel basına tüm Zonguldak olarak geren cevap kesintisiz ve katkısız olarak verilecektir” demişsin ya…

Elinden geleni ardına koyma. Çünkü ben öyle yapacağım.

Sen ki, karşımda dava kaybetmiş, kaybettiği tazminatı ödememek için kıvranan birinin, kişisel bir olayını toplumsal bir olaya dönüştürdün… Bunun hesabını sana soracağım.

Nasıl mı? Bekle, göreceksin…

Buradan bütün Zonguldak halkına sesleniyorum.

Bana “şovenist” diyen her kim olursa olsun bundan böyle yedi ceddine söveceğim.

Haydi bakalım… El mi yaman, bey mi yaman, görelim!
Özbakır’ın canı can da, diğerlerinin patlıcan...

Bu gazetede defalarca “Trabzonguldak” yazan bir adama nasıl “şovenist” deniyor, anlamıyorum.

Mesela, Halkın Sesi Gazetesi, Harun Akın’a onca yazı yazdı.

Trabzonlular Derneği neden bir açıklama yapmadı?

Demirmedya, Ali Koçal’ı yerden yere vururken, bu dernek uyuyor muydu?

Halkın Sesi, Köksal Toptan’a sallarken, Rizeliler Derneği açıklama yaptı mı?

Ya da Akay Turhan ile Mustafa Özdemir, Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir’e sallarken, Devrekliler Derneği açıklama mı yapmalı?

Mesela, ben Özcan Ulupınar’ı eleştirdim.

Devrekliler Derneği açıklama yapmadı.

Ünal Demirtaş’ı da eleştirdim.

Ereğlililer Derneği açıklama yapmadı.

Faruk Çaturoğlu’nu manşetten eleştirdik.

Alaplılılar Derneği’nin çıtı çıkmadı.

Bu nasıl bir anlayış ya?

Biz AK Parti Zonguldak Milletvekili Hüseyin Özbakır’ın danışmanlarını eleştirdik.

O da danışmanlarına sahip çıktı.

Danışmanlarından biri FETÖ iddiasıyla gitti.

Trabzonlular Derneği, bize kızacağına, “Sen yılların savcısısın. Böyle bir adamı yanına nasıl alırsın?” diye Hüseyin Özbakır’a kızmalıydı.

Özbakır’ın canı can da, diğerlerinin patlıcan mı?

Bu işin altından kalkamazsınız…

Bakın, buradan üç gündür yazıyorum.

Kurguladıkları senaryoyu deşifre ediyorum.

Bir milletvekilinin adı kullanılıyor.

Organizasyon, bir danışman tarafından yapılıyor.

Bu organizasyonun ekonomik tarafını “nitelikli dolandırıcı” olarak tanınan kişi yapıyor.

Şahsımızla ilgili olumsuz haber yapan, köşe yazan bazı gazetecilere para gönderiliyor.

Bu gazetecilerden biriyle ters düşüldü!

Biri şimdilik kenara çekildi.

Ama biri kadın, üç gazeteci, şu anda aktif olarak bu işin içinde...

İki sivil toplum kuruluşu bu işe alet edildi.

Bana yönelik yapılacak saldırıya uygun zemin hazırlamak için uğraşıyorlar.

Bu işin içinde kim varsa, tek tek biliyorum.

Ve bu işin başındaki kişiye sesleniyorum:
“Bu işin altından kalkamayacaksın.”