Değerli okurlarım;

Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin, 1990'lı yıllarda Dünya Bankası'ndan sağladığı 130 milyon dolar kredi ile gerçekleştirdiği projeler içinde; Bursa temel planlarının yapılması, su, kanal, kanalizasyon hat ve tesislerinin arazide ölçülüp bu planlara işlenmesi, kent bilgi sistemi kurulması gibi teknoloji yoğunluklu projeler de vardı. 1994-2001 yılları arasında, bu projelerde, tarafımızdan, üniversitemiz adına müşavirlik hizmeti verilmişti.

Daha önceleri Boğaziçi Üniversitesi'nde görev yapmış olan Sayın Dr. Sahim Tekeli, alınan bu kredinin kullanılmasında, Dünya Bankası adına Proje Koordinatörü olarak görev yapan bir çalışma arkadaşımız idi. Kendileri bir gün; "Hocam; bir müteşebbis arkadaşım, Dünya Bankası'ndan sağlayacağı kredi ile, bir entegre hayvancılık projesi gerçekleştirmek istiyor. Tüketim merkezlerine yakın ve ikliminin yem bitkileri üretmeye uygun olması gibi nedenlerle, Batı Karadeniz Bölgesi'nin böyle bir proje için uygun olabileceğini söylüyor. Söz konusu proje için, en az 5-6 bin dönüm büyüklüğünde bir araziye ihtiyaç varmış. Bu proje için, Zonguldak genelinde, bu büyüklükte bir arazinin sağlanması mümkün olabilir mi? Bu konuyu Zonguldak Valisine iletebilir misin?" mealinde bir istekte bulunmuştu.

Üniversitedeki yönetim görevimden ve akademik unvanımdan da destek alarak; teklifi dönemin Sayın Valisine iletmiş ve "Hocam; biz okul, hastane gibi kamu projeleri için, 5-10 dönüm bile uygun arazi bulamıyoruz. O kadar geniş araziyi nereden buluruz" mealinde bir yanıt almıştım. Aldığım yanıtı da Sayın Tekeli'ye iletmiştim. Daha sonra, sayın müteşebbisin projesini gerçekleştirip gerçekleştirmediği, gerçekleştirdi ise nerede gerçekleştirdiği konusunda bir bilgim olmadı.

Bu günlerde, sabah-akşam her yerde Kanal İstanbul Projesi (KİP) tartışılırken; yirmi yıl kadar önce yaşadığım bu olayı hatırladım. Kanal İstanbul Projesi'nin gerçekleştirileceği arazinin, 1990'lı yıllarda, Dünya Bankası kredisi ile entegre hayvancılık projesi için, Batı Karadeniz Bölgesi'nde yer arayan müteşebbise, herhalde bu bölgeden daha uygun bir yer olamazdı! Kim bilir, belki de oralarda bulamadığı için Batı Karadeniz Bölgesi'ni düşünmüştür!

Bu hatırlamanın teşviki ile, Kanal İstanbul Projesi'ni savunanlara ve karşısında olanlara ya da "Şimdi sırası mı?" diyenlere, ilgili uzmanların hoşgörüsüne de sığınarak, bir alternatif proje konusu arz etmek istiyorum:

Kanal İstanbul Projesi'nde, kanalın gövdesi ve diğer gereksinimler için, 45 kilometre uzunluğundaki kanal güzergahı boyunca 30 bin dönüm dolayında bir arazinin, tahsis ve kamulaştırma yoluyla projeye sağlanacağı ifade edilmektedir. Kanalın, arazinin düzlük alanlardan geçeceği düşünülürse; bu arazinin, genelde, tarımsal amaçlı kullanımlara ve yerleşime uygun yerler olduğu aşikardır.

Kanal İstanbul Projesi için, (kamulaştırma harcamaları hariç) 20 milyar dolar dolayında bir kaynağın harcanacağı söylenmektedir. Bu kaynağın çok cüz'i bir bölümü ile, bu 30 bin dönüm arazinin, (devlet teşvikli ve belirli süreli işletme izinli ve benzer yollarla) özel sektör eliyle işletilecek millet çiftliklerinin oluşturulması için harcandığını düşünelim. Böyle bir projenin ürünleri ile, Kanal ile Boğaz arasında yaşadığı söylenen 7-8 milyon İstanbullunun çok büyük bir bölümünün, en ekonomik şekilde beslenebileceğini söylemek için uzman olmaya gerek yoktur. Herhalde, hiçbir yan etkisi olmayacak olan bu ve buna benzer üretim içerikli alternatif projelerin sağlayacağı kazanımların, kanala karar verenlere ve karşı olanlara anlatılması ve anlaşılması zor olmaz.

30 bin dönüm büyüklüğündeki kanala tahsis edilecek alan, kanal ile boğaz arasında yaşayan bu 7-8 milyon nüfusa bölünürse, kişi başına 4-5 metrekare kadar bir arazi düşer. Eğer iyi bakılırsa, köy kökenli bir vatandaş olarak, bu alandan bile, birkaç İstanbulluyu besleyecek fasulye, kabak, pırasa, ıspanak gibi bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretilmesinin mümkün olabileceğine inanıyorum!

Boşalan Anadolu topraklarının, Kanal İstanbul Projesi gibi inşaat projeleri değil, üretime yönelik bu tür projeler beklediği de herkesçe bilinmektedir.

Sözlerin özü; ekmeğin, suyun acil ihtiyaç olduğu bir yerde, herhalde kozmetik ürünlerin, süs bitkilerinin üretilmesi, 8-10 yıl sonra meyve verecek -verse de acı mı, tatlı mı yoksa zehirli mi olacağı pek de bilinmeyen- fidanların dikilmesi uygun ve öncelikli olmaz.

Hayırlar ve hayırlı hizmetler getirmesi, ülkemizde birliğin, beraberliğin olması dileklerimle yeni yılınızı tebrik ederim.