Neredeyse tüm Zonguldak, CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu'nun karşısındaydı,

Gazetecisi-tefecisi-siyasetçisi, el ele vermiş "tüylerini yolduk, derisini de yüzelim" derdindeydi.

Eski milletvekili, yeni milletvekili, işadamı, sendikacı herkes elinden geleni yaptı.

Merkez İlçe'nin baronları, ticari hayatı zora giren Şerafettin Turpcu'yu siyaset sahnesinden de silmek için yemin etmişlerdi.

İlçe Başkanlarını yanına alan Şerafettin Turpcu, kendine düşmanlık eden herkesi Zonguldak'ın en güzel yerinde, Dedeman Otel'e gömdü!

Furat'a tokat, Deniz'e dalga, Kantar'a topuz olan Turpcu, siyaseten yoluna daha emin adımlarla devam edecek.

Turpcu'nun direnişini sıradan bir olay olarak görmeyin.

Karşısına çıkan adaya, telefon açıp tehdit eden sendikacıya, hakkında yazı yazdıran tefeci başına, o yazıları yazan gazetecilere bakınca, kavganın siyaset ya da parti değil, Zonguldak kavgası olduğunu çok kolay anlayabilirsiniz.

Aslında İlçe Başkanlarının Şerafettin Turpcu'nun arkasında bu kadar sağlam durmasının nedeni de budur.

Merkezin baronları yenilmiştir!

Bu direnişin bir dönem sonra AK Parti'de yaşanacağı bugünden görülüyor!

Siz de görüyor musunuz?

Halil Furat seçilse ne olacaktı?

İşadamı Teoman Papila'nın damadı Harun Demir, AK Parti Zonguldak İl Yönetim Kurulu'nda.

Toplantılara düzenli katılmadığı halde İl Başkanı Zeki Tosun, gerekeni yapmıyor, idare ediyor!

Hafta sonunda yapılan CHP Zonguldak İl Kongresi'nde Harun Demir'in eşi İdil Papila Demir, seçimi kaybeden Halil Furat'ın yönetim kurulu asil listesinde yer aldı.

Halil Furat, yanlışlıkla seçilse, karı-koca birbirlerine siyasi rakip olacaktı!

Bu durum, AK Parti İl Başkanı Zeki Tosun'u hiç rahatsız etmiyor mu?

Allah Müftü Bey'in yardımcısı olsun...

Diyanet İşleri Başkanlığı, geçen hafta Zonguldak'a iki başmüfettiş görevlendirdi.

Hafta boyunca İlçe Müftülüklerinde çalışan başmüfettişler, bu haftayı Zonguldak İl Müftülüğü'nde geçirecekler.

Ankara Yenimahalle Müftülüğü'nden Zonguldak İl Müftülüğü'ne atan Rüstem Can'ın dosyası, Dorukhan Tüneli'nden bu yana geçmemiş.

O nedenle başmüfettişler, bir haftalık sıkı bir çalışma yapacaklar.

Müftü Rüstem Can, kendisiyle ilgili bilgisine başvurulacak kişilere ulaşıp, sorulacak soruları ve verilmesi gereken cevapları fıslıyormuş.

Özellikle Alaplı'da bir restoranda yediği yemeğin duyulmasını ve tutanaklara geçmesini istemiyormuş!

"Eğer bu olay deşifre olursa, benim için büyük sıkıntı olur" diyormuş.

Allah yardımcısı olsun...

Günün Fıkrası: Dede ve Solucan...

Dede, bahçede oynayan torununu izler.

Torunu, bahçede kazma-kürek oynarken, bir deliğin içinde solucan bulur.

Çekip çıkarır solucanı...

O sıra dedesi, bunu fark eder ve torununun zekiliğini ölçmek için yanına gidip, "O solucanı tekrar deliğe sokabilir misin?" der.

Torunu, "Evet dede" der.

Dede, suratında hafif bir tebessümle, "Sen onu tekrar deliğe sok, benden sana 10 lira" der.

Çocuk, eve annesinin odasına koşar, saç spreyini kaptığı gibi solucana sıkmaya başlar.

Solucan, kalem gibi düzleşir.

Geri bahçeye döner ve aynen çıkardığı gibi deliğe sokar.

Dede şaşkın şaşkın 10 lirayı torununa verir.

Ertesi gün çocuk, gene bahçede oynar.

Bu sefer ninesi yanına gelir, çocuğun eline 20 lira sıkıştırarak, "Sen dedene neler öğretmişsin öyle bakim" der.