Herkes seviyor olabilir bu şehri…

Kimseyle yarışacak değilim…

Ama gerçekten seviyorum bu şehri…

Sağcısını-solcusunu, şarkısını-türküsünü…

Yazarını-şairini…

Hele İ. Behçet Kalaycı’nın “Türküsüz Kent”ini…

Bence Zonguldak’ı en güzel anlatan şiirdir, Türküsüz Kent…

“Keşke” diyorum, Maden Müzesi’nin bir duvarında, ya da Gökgöl Mağarası’nın önünde bir alana kazısak bu şiiri…
Sadece bu şiiri mi?

Nasıl unutacağız Rüştü Onur’u, Muzaffer Tayyip’i…

Haydi, hep birlikte okuyalım Türküsüz Kent’i…

TÜRKÜSÜZ KENT…

Yarım aylı gecesine bir Urfa türküsü

Elerken yoğun bir üzüncü

Türküsüz kent olmanın acısını duyarak

Gecelerde kahrolur Zonguldak

Bir yaradır kanar yüz yıldan eskil

Uzun Mehmet çarmıhta İsa gibidir

Bir ikilemdir sevgiden anıt, kinden tuzak

Gururla utancı birlikte yaşar Zonguldak

Soluyan iri kömürler gibi çıkarak dışarı

Bir başka dünyadan gelmişçesine

Yüzleri gecelerce kara içleri apak

Has oğullar veren bir kovandır Zonguldak

Nice koç yiğidini salarak

Eksili karanlıklara günde üç kez

Hades'ten mi ferman olunmuştur bilinmez

Koç değil hala oğul kurban eder Zonguldak

Defneler sarı çiçek açanda

Erguvanlar dağ dağ kızaranda

Gün batımına Rüzgarlı'dan bak

Bir kanlı sevdayı yaşar Zonguldak

Uskurlarında köpüklü bir kaynaşma

Sirenlerinde çığlıkları egzotik kuşların

Gemiler gider karanlık sularda kayarak

Her akşam yeni bir üzüncü yaşar Zonguldak

Bir Kozlu çatanası vardı, battı

Kaptanı Hopa'lı Mustafa Kaptan'dı

Orta Kapuz anıları artık ne kadar uzak

Sularında o eski tat kalmamış Zonguldak

Durgun sularında limanın bir karabatak

Çeker sizi düşsü dünyasına

Ufkunuzda yeni bir perde açılarak

Sisler içinde canlanır eski Zonguldak

Bir sihirli tastaki sudur artık liman

Baktıkça görürsünüz sevgili ölüleri

Bulunmaz hazdır onlarla yaşamak

Anılar kentidir artık Zonguldak

Rüştü, Muzaffer, Necatigil, şair dostlar

Uzak baharların solgun gülleri

Kolay değil yaşamak Balkaya saatlerini anarak
Seni zehirli bir çiçek gibi kokluyorum Zonguldak