Değerli Okurlarım;

1992 yılında Karaelmas Üniversitesi'nin kurulması sonrasında, Kurucu Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Ramazan Özen, Üniversite Araştırma Hastanesi ve Tıp Fakültesi Kampüsü için, Zonguldak'ta kampüs yeri aradılar. Daha uygun bir yer bulamadıkları için olsa gerek; kendilerinin de bir ormancı olması ve ormancılarla olan yakınlığı nedeniyle, Araştırma Hastanesi'nin (ve üniversite Sağlık Kampüsü alanının) o tarihlerde belde olan, Kozlu'nun Esenköy Köyü'nde, bugünkü yerinde yapılmasına karar vermişlerdi.

Belirlenen kampüs alanının, genelde orman arazisi olması dolayısı ile, uzun ve masraflı kamulaştırma giderlerinin çok az olması da, herhalde bu kararlarında etkili olmuştu. Ancak, asıl etkili olanın; bu konuda da, ilin merkezi ve yerel yöneticilerinden, diğer ilgili kişi ve kurumlarından, kendilerine bir yardımın olmaması olduğunu bilenlerdenim. Eğer olsaydı, o tarihlerde, herhalde,"Bu şehirde, bir rektör olarak teşekkür edecek bir kişi, kurum bulamıyorum!" sözleri ile yakınmazlardı.

İlin o zamanki yöneticileri ve ileri gelenleri, sayın rektörümüze yer bulma konusunda yardımcı olsalardı; "Hastane, Bakacakkadı'da yapılmalı; (O zamanlar tamamen boş ve üniversiteye tahsisli olan Uzunmehmet Anıtı ile yeni yurt binaları arasında kalan, mevcut merkez kampüs alanının yarısı büyüklüğündeki!) üniversiteye tahsisli 130 dönüm hazine arazisi üzerine yapılmalı..." gibi öneriler de tartışılabilseydi; sayın rektörümüz, belki de bu yanlış kararı vermek zorunda kalmazlardı.

Hemşehrisi ve siyaseten yol arkadaşı olan dönemin cumhurbaşkanı rahmetli Süleyman Demirel'in de destekleriyle, hastane inşaatı kısa zamanda ihale edilmiş ve 1996 yılında, temeli de bizzat kendileri tarafından atılarak inşaata başlanmıştı. Başlanır başlanmaz da, temel kazısı alanında mağara boşlukları da ortaya çıkmaya başlamış; yapılan kaya kazısı da, yapılacak binanın yüksekliğini aşmıştı. Bu ve kilometrelerce uzaklardan yapılan su, enerji hatları bağlantıları gibi başka beklenmedik maliyet artırıcı sorunlar yaşansa da, bir kere başlanmıştı, karardan dönüş olamazdı!

Mağara boşluklarına basılan ve miktarları da zor belirlenebilen on binlerce ton çimento şerbeti, belki aşağısındaki denizden çıkmış olsa da, mağaraların tamamen doldurulup doldurulamadığını söylemek, yine de mümkün olamıyordu! Bu zorluk nedeniyle uygulanmasına karar verilen, İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi projesinde bazı değişiklikler yapılarak, binanın katları azaltılarak uygulanacaktı.

Kozlu Belediyesi, arazileri çok değerlenen bazı köylüler ve bu araziler üzerine binalar dikip rant sağlayanlar, taksiciler ve dolmuşçular gibi esnaf dışında, bu yanlış karardan hoşnut olanların olduğunu söylemek mümkün değildir. En büyük zararı ise, inşaat işlerinde, zemin güçlükleri nedeniyle ortaya çıkan aşırı maliyet artışları ile üniversitenin (kamunun) ve kampüse ulaşımdan kaynaklanan güçlükler nedeniyle de hastaların ve hasta yakınlarının gördüğünü söylemek de zor değildir.

Sonuçta, kamulaştırma harcamalarının çok az olacağı düşünülen kampüs arazisi; herhalde ülkemizin en pahalıya mal olan kampüs arazi olmuştu.

Kampüsün gelmesi, şehircilik adına, yol, kanalizasyon, park yeri, hatta yeterli su şebekesi gibi hiçbir altyapısı bulunmayan 8-10 kilometrekare genişliğindeki bir alanda, çok sağlıksız, düzensiz bir yerleşim alanının oluşmasına da neden olmuştur. Mahallede oluşturulan bu çirkinliklerin baş yapıtlarından birisi de, herhalde, kampüs ile mahalle arasında yapılan 400 metre uzunluğunda, 8-10 metre yüksekliğinde, temelinden, gövdesinden atık sular akan, savurganlık örneği de olan, estetikten yoksun beton duvardır!

Karayolları İdaresi de bu yanlış karardan zarar görenler arasındadır. Zonguldak-Ereğli yolu üzerinde, Sağlık Kampüsü'nün Zonguldak-Ereğli yoluna bağlandığı noktada, bugünlerde Karayolları tarafından, 15 milyon TL dolayında olacağı söylenen bir harcama ile kavşak inşaatı yapılmaktadır. (İnşallah bu kadar harcama ile kavşak yapan Karayolları, yola benzemeyen bağlantı yolunda da bir miktar düzeltme yaparak, bağlantı yolunun yola benzemesine de katkı sağlar!)

Bilindiği üzere, yürürlükteki Yüksek Öğretim Yasası'na göre, rektörlerimizin üniversitelerdeki yetkilerini; ülkemizdeki Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi'nde, cumhurbaşkanının yetkilerine benzetmek mümkündür. Bu yetkilerini kullanmanın bir sonucu olan, sayın rektörümüzün bu yanlış kararından kaynaklanan, olumsuzluk örneklerini yansıtan bazı görüntüler, altta görüşlerinize arz edilmektedir.

[*] [*] [*] [*]

RAPORLARIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ!

Değerli Okurlarım;

İki gün kadar önce, İstanbul Kanalı ile ilgili Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu'nun kesinleştiği duyurulmuştur.

Ülkemizin yönetim sistemini değiştirmeyi ve yüzde 52 oy ile Cumhurbaşkanı seçilmeyi başarmış ve çok partili döneminin en güçlü lideri olan Cumhurbaşkanımız, bu projeyi "Çılgın Projem!" diyerek halka sunmuşlar ve her fırsatta projeye sahip çıkmışlardır. Böyle bir proje için, ülkemizde;

[*] "Bu iş olamaz!" diyen; ÇED, fizibilite, öncelik değerlendirme gibi konularla ilgili olumsuz raporlar yazabilecek firmalar olabilir mi?

[*] "Bu iş olamaz!" diyen, ya da diyeceği belli olan uzmanlardan da görüşler alınabilir mi? Alınsa da görüşleri bu raporlarda yer bulabilir mi?

[*] Sayın Cumhurbaşkanımızın bu kararlı duruşuna karşı olabilecek, (en azından; "Bu iş iyi de olabilir ama şimdi sırası değil" diyebilecek, atanmış bürokrat, seçilmiş siyasetçi, yönetici olabilir mi? Olursa, olduğu yerde durabilir, tekrar seçilebilir mi?
Ülkemizde, dün de, bugün de; bu tür işlerde, bu tür soruların olumlu yanıtlarının olduğunu ve olabileceğini düşünemiyorum.

Ya siz?

Ülkemizde, he konuda, "Bu iş olur!" diyerek kararlar verenlerle, "Olmaz, olamaz!" diyenlerin birbirlerini dinlemelerini, görüşlerine değer vermelerini dilerim. Değerli rektörümüz sayın Ramazan Özen hocamıza da sağlıklı, uzun ömür dileklerimi arz ederim.

Mahalle ile kampüs arasındaki 'Çin Seddi' benzeri duvar

Altındaki mağaralar doldurulan, 30 metre yüksekliğinde kaya kazısı ile yapılan hastane binası

Hastane, kavşak inşaatı için dağ indiriliyor!