Maden, sizin için ne ifade eder, bilmiyorum.

Ama bizim için çok şey ifade etti, ediyor.

Babam, TTK'da çalışıyordu.

Asma'da elektrikçiydi. Her gün yeraltına iniyordu.

Biz daha çok küçüktük.

"Domuzdamı, desendere, göçük, kama, tahkimat, başaşağı, başyukarı, topuk, grizu, ayak, baca, lağım, nefeslik, varagel" gibi terimlerle büyüdük.

Öyle şimdiki gibi iletişim yoktu.

Annem, babam eve gelmeden uyumazdı.

Dört vardiyasına gittiğinde, gözü yollarda olurdu.

Babamın, yemeğini yedikten sonra elinde çay bardağıyla uyuduğu olurdu.

Bardağı elinden alır, yatırırdık.

Öyle yorgun olurdu...

Öyle kelimelerle süslenip anlatabilecek bir durum değil.

Sen asker zoruyla "mükellefiyet" adı altında insanları köylerinden topla, zorla madenci yap, sonra madenleri kapat, zorla "köylü ol" de...

Şimdi bu insanlar ne köylü olabiliyor, ne de madenci...

Devlet, kömüre ihtiyacı olduğunda nasıl ki zorla bu insanları ocağa sokmuşsa, şimdi de bu insanların çocuklarına o imkanı sağlamak zorunda.

Köyler bomboş.

Mezar kazacak genç yok.

Bu toprağın çocukları "taşeron" adı verilen sistemle yıllardır sömürülüyor.

Bir zamanlar ülkeyi ayağa kaldıran cevheri çıkartıp ekonomiye katkıda bulunan insanlar, bugün ayaklar altına alınıyorlar.

Sadece Kozlu'da 3 Mart 1992 yılındaki grizu faciasında 263 madenci hayatını kaybetti.

Soma ve Ermenek faciasında hayatını kaybeden madenciler şehit sayıldı.

Zonguldak'ta hayatını kaybeden madenciler şehit sayılmadı.

Biz ölümüze sahip çıkamadık ki!

Dirimize sahip çıkalım.

5 bin maden şehidi veren Zonguldak'a adam gibi "Maden Şehitleri Anıtı" bile yapamadık.

"Sahipsiz kent" deyince kızıyorlar.

"Bu kentin sahibi yok" deyince kızıyorlar.

Ne kadar kızarsanız kızın.

Bu vatan için, bu maden için, bu ülke için canını veren Zonguldaklı maden şehitleri, kendilerine yapılan bu haksızlığın hesabını bir gün mutlaka sorarlar.

Bu dünyada soramazlarsa, ahirette sorarlar!

Türkiye için yanan yürekler...

Zonguldak Valisi Sayın Ali Kaban'dan bir ricamız olacak. Kentin hemen her sorununa el attı. Mesafe aldı. Zonguldak'a yakışır bir "Maden Şehitleri Anıtı" yapamaz mıyız?

Kente gelenleri oraya götürüp, "İşte Türkiye için yanan yürekler" diye gösterebileceğimiz bir anıtımız olamaz mı? Kentte o kadar yer yıkılıp-yapılırken, güzel bir noktaya böyle bir hizmeti yapmak, şehitlerimizin yakınlarının da yüreğine su serpmez mi?

Bence Türkiye Cumhuriyeti'nin; Zonguldak'a, Zonguldak insanına, maden şehitlerine ve yakınlarına borcu var. Valimiz Ali Kaban'ın bu konuda bir çalışma başlatacağını temenni ediyorum.

Pazar'a kadar...

Ankara Pazarlılar Derneği Başkanı Selahaddin Bal, "Sayın Prof. Dr. Mehmet Haberal'dan Pazar için hastane sözü aldık. Yatırımlarını Pazar'a kaydırma sözü aldık. Hayata geçirmek için girişimlere başlayacağız" dedi.

Hani, "Pazara kadar değil, mezara kadar" diye bir söz vardır.

Haberalların sözü de mezara kadar değil, Pazar'a kadarmış!

Sadece hatırlatalım... Prof. Dr. Mehmet Haberal, Ergenekon davasından Silivri Cezaevi'nde yatarken, Zonguldak'a hastane sözü vermişti. Haberal, cezaevinde, Zonguldaklıların oylarıyla milletvekili seçildi. Ama o söz hala yerine gelmedi.

Günün Fıkrası: Canlı balık!

Galata'da bir balıkçı bağırıyor:

- Canlı balık, canlı balık!

Ermeni bir teyze yaklaşıyor ve Ermeni aksanıyla soruyor:

- Evladım balıklar tazedir?

- Canlı balık, canlı balık!

- Evladım balıklar tazedir?

- Teyze "canlı" diyoruz ya işte!

- Aa evladım ben de canlıyım, fakat taze miyim?