Avrupa'da devlet vatandaşına çağrı yapıyor:

"Elinde maske olan, lütfen sağlık kuruluşuna teslim etsin."

Bizde ise okullarda bile maske üretiliyor.

Dünyanın 35 ülkesine maske yardımı yapılıyor.

Bu arada vatandaşlara da ücretsiz maske dağıtımı yapılıyor.

Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, Zonguldak'ta Avrupa'nın en büyük maske tedarikini yapan fabrika olduğunu söyledi ya!

Neden vatandaşa maske dağıtılmadığı soruluyor.

Bir kere bu fabrika, herkesin kullanabileceği cerrahi maske üretmiyor.

N95 ve sanayi kuruluşlarında kullanılan maske üretiyor.

Ve tüm üretimini Sağlık Bakanlığı'na veriyor.

Zonguldak'taki tüm hastanelerimizin ihtiyacını karşılıyor.

Benim anlamadığım konu şu:

Herkese maske dağıtsak ne olacak?

Maskeli balo mu yapacağız.

Kardeşim; siz laftan anlamıyor musunuz?

Devlet zaten insanların sokağa çıkmasını istemiyor.

Sokağa çıkışı en aza indirmeye çalışıyor.

Bu nedenle maske dağıtımını da ağır ağır yapıyor.

Ama bunu anlamayıp, konuyu siyaset malzemesi yapanlar var.

"Herkese maske dağıtılsın. Maske koruyor" diye herkes sokağa çıkar.

Anlayın bunu artık.

Bir de bizi Yunanistan ile kıyaslayanlar oluyor.

Beyler; sizin Yunanistan dediğiniz yer, İstanbul'dan daha az nüfusa sahip bir ülke!

Trakya tabiriyle, kıç kadar yer!

Neyse; biz de sıkıldık bu Corona Virüsü muhabbetinden.

Haydi, bugünü güzel bir şiirle bitirelim:

İÇERDE

Haberin var mı taş duvar?

Demir kapı, kör pencere,

Yastığım, ranzam, zincirim,

Uğruna ölümlere gidip geldiğim,

Zulamdaki mahzun resim,

Haberin var mı?

Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,

Karanfil kokuyor cıgaram

Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...

Ahmed ARİF

Kıssadan Hisse: Bize benzeyip bizden olmayanlar

Kurt, büyümekte olan yavrusuna hayatı öğretiyormuş.

Bir tepeye çıkmışlar...

Aşağıda yayılan koyun sürüsünü göstermiş ve anlatmış;

- Bak yavrum şu gördüklerin koyundur.

Etleri çok lezzetlidir..

Yakalaması da kolaydır...

Yavru kurt lafa girmiş ve çobanı göstererek,

onun kim olduğunu ve ne yaptığını sormuş..

Kurt, çobandan uzak durmasını, elindeki değneğin çok can yaktığını sıkı sıkı tembihlemiş...

Bu sırada yavru kurdun dikkatini sürünün köpeği çekmiş...

- Şu bize benzeyen bir şey var orada, o ne yapıyor?

Kurt, derin bir of çekmiş ve anlatmış:

- Ah yavrum, bizi asıl perişan eden işte o bize benzeyip de bizden olmayandır...

(Mehmet Ali'nin durumunu anlatıyor)

Günün Fıkrası: Eşeğin mertebesi!

Nasrettin Hoca bir vakit eşeğini hava alsın diye, zar zor dama çıkarmış.

Bir müddet sonra "Yeter artık inme vakti" diye çekmiş eşeği, kan ter içinde kalmış Hoca, ama nafile. İnmemiş eşek bir türlü.

"Ne halin varsa gör " diye eşeği damda bırakıp inmiş aşağı.

Oynama alanı bulan eşek, zıplamış durmuş damda.

Öyle zıplamış ki dam delinip aşağı düşüp ölmüş.

Akıbeti ibretle izleyen Hocamız hemen dersi çıkarmış tabi:

- "Demek ki eşeğin mertebesini yükseltirsen, hem bulunduğu yere zarar veriyor hem de kendine! "

(Kemal'in durumunu anlatıyor)