İşçi ve emek üzerine bir film çekilmek istense şüphesiz Zonguldak ve madenlerdeki mükellefiyet dönemi ilk sırada yer alırdı.

Bugün Zonguldak halkının ve maden işçilerinin zarar eden TTK'ya neden bu kadar sahip çıktıklarını anlamak için mükellefiyet dönemi iyice bilinmelidir. Açık ve net olan şu ki Cumhuriyet'in ilk vilayeti Zonguldak bu günlere kolay gelmedi.

[*]

1940'lı yıllarda 2'inci Dünya Savaşı ile birlikte savaşa girmeyen Türkiye, aslında tek cepheyi Zonguldak madenlerinde açtı. Asker olarak da kömür madenlerine mükellefiyet ile birlikte silah zoruyla Zonguldak köylüsü sokuldu.

İşçiler günlüğü 1 ekmek parasına çalıştırılıyor, 21 bin köylü savaş ile ekonomik buhrana giren Türkiye'yi silah zoruyla kara deliklere girerek kalkındırıyordu.

Tek partili dönem, savaş, ekmek mücadelesi... Günlüğü 1 ekmeğe çalışan ve ayda 30 ekmek parası kazanan köylü, eğer tam çalışırsa erzak yardımıyla ödüllendiriliyor.

İş güvenliği yok, elde yok, avuçta yok... Ayakta çizme yok... Ocaklarda hava yok, ölüm kol geziyor...

Çalışmak istemesen köyüne dönsen bu sefer de jandarma silahla seni arıyor. Seni evde bulamazsa eşini, çocuğunu, kardeşini karakola götürüyor. Yakalandın mı ilkten 'Bir daha kaçma' diye falakaya yatırılıyorsun. Gece boyunca işkence görüyorsun. Sonra yeniden madene çalışmaya gönderiliyorsun.

Dönemin tarihine bakınca yazılanlar o kadar vahim ki... Mükellefiyet bahane edilerek köylerde ırza geçme, madenden değil de aslında ölümden kaçanları hırsız, vatan haini diyerek sürgün etme, bir ekmek parasına falaka ile çalıştırılma... Yeraltında Zonguldaklının yaşadıklarının sadece bir kısmı bunlardı. Bu tarih bizim dedelerimizin yaşadığı acı gerçekti.

[*]

Zonguldak bu günlere kolay gelmedi derken anlatmak istediğimiz aslında buydu. Türkiye'nin 2'inci Dünya Savaşı'nda yaşadığı ekonomik buhranın yükünü çeken maden işçilerinden başkası değildi.

Köylüyü 1 kilo ekmeğin 50 kuruş olduğu dönemde gündeliği 60-70 kuruşa silah zoruyla ocaklara sokanlar, Zonguldak'ta sözde modern işçi sosyal tesisleri olan deniz kulüpleri, işçi dinlenme tesisleri, lokaller, tenis kortları, okuma salonları, sinema salonları ve bir çok tesis inşa ettiler.

Kanmayın sakın! Tesisler işçiler için değil, kendileri için inşa edildi. Haftalık izini olmayan, gündeliği 1, bilemedin 2 ekmek parasına gelen işçi tenisi nerden öğrensin, lokale nasıl gitsin?

[*]

Savaşın getirdiği üretim zorbalığının en ağır yükünü çektik. Madenlerde kol, bacak, baba, evlat, kardeş bıraktık. Bu acı tarihe ve çekilen çilelere rağmen hükümetlere hiç bir dönem yaranamadık.

[*]

Koca Yusuf'u, Deli Ahmet'i, Pomak'ın Şevket'i, Aşık Hasan'ı silah zoruyla madene sokan zihniyetler, bugün madenleri özelleştirmek için her fırsatta elinden geleni yapıyor. O günden bu yana verilen insanca yaşam mücadelesini özelleştirmeyle elimizden almak istiyor.

Şimdi her fırsatta zarar önümüze konularak özelleştirme gündeme getiriliyor. Sabah madene ineceksin özelleştirme söylentileri... İşçi yorgun, moraller bozuk... Ama madenci her dönemde olduğu gibi mücadeleye hazır.

Bu coğrafya başka yere benzemez... Zonguldak işçisi hep zorluklardan geçti, mücadele etti.

Yeraltında dar yollar, sarp kayaların altında çalıştık. Göçük, grizu, baba ve evlat acılarıyla imtihan edildik. İnsanca yaşamak için hep bedel ödememiz gerekti, nesiller boyunca bu bedeli ödedik. Her dönemde birlik olduk karşımızdaki kim olursa olsun canımızı ortaya koyduk ancak ekmeğimizden yine de ödün vermedik! Hedef olduk ama yılmadık. 'Çalışmıyorlar, yatıyorlar' iftiralarına uğradık ama her dönemde üreterek eleştirilere cevap verdik. Grizularda, göçüklerde binlerce şehit verdik.

Hakkımızı istedik, Ankara'ya yürüdük. Torbaya girdik, yeraltında kenetlendik... Madenci Anıtı'nda ekmek için ne mitingler yaptık.

Başbakan'ın mitinginde madende çalışan işçiler olarak 'İşçi alınsın üretim artın' diye slogan attık, ilk 'yuh'u işe girmesini istediğimiz mitingdeki Zonguldaklılardan yedik. Ekmeğimizi siyasete alet etmedik ama hep alet edilmek istendik. Güzel öldük! Tatlı öldük! Ölüm fıtratımızda var!Bunlar bizim acı gerçeklerimizdir.

[*]

TTK'yı yük, madenciyi külfet görenler Zonguldak tarihine baksın. Madenlerin KİT ile var olduğunu ve demir çelik sektörünü sübvanse etmek için kurulduğunu unutmasın. 1960-1980 yılında doların tavan yaptığı dönemde ülke ekonomisine 6 milyar dolar katkı sağladığını unutmasın.

Döviz kurunun tavan yaptığı şu dönemde demir çelik ve enerji sanayinde yerli kömüre olan yönelim unutulmasın. Dolar 2 TL sınırına dayandığında '1 ton ithal kömür 140 TL'ye geliyor' diyenler unutmasın ki ithal kömürün ton fiyatı şu anda 70 dolarda seyrederken 600 TL'ye dayanmıştır. Bu da santralde kullanılan düşük kalorili kömür fiyatıdır.

TTK yerlidir, millidir... TTK Zonguldaklınındır, maden işçisinindir. TTK ülkenin güvencesi olduğu gibi başka istihdam alanı olmayan Zonguldak'ın tek verimli geçim kaynağıdır.

Mükellefiyet dönemini yaşamış şu Zonguldaklılara tam rahat bir nefes alırken bu kötülüğü yapmayın. Devlet sadece koltuklardan idare edilmez. Gelin, işçinin hangi koşullarda nasıl çalıştığını görün. Zararın azaltılması, üretimin artması, Zonguldak'ın kalkınması için madenci, siyasetçi, devlet birlikte çalışalım. Hastayı kurtarmak için çaba sarf etmeden fişini çekmeyin! Çileyi çeken bu toprakların insanları hakkında karar verirken 2 defa düşünün!

Bu satırları dedesi, babası yeraltında çalışmış bir maden işçisi olarak yazıyorum.
Madencinin sesini duymayanlara yeraltından sesleniyorum.

Bu topraklara her ilden her ülkeden insan gelir. Ancak bizim gidecek başka yerimiz yok. Bu toprağın insanı madencidir, madenciliği bilir. Çoğu başka iş yapamaz. Hamuru kömürle yoğurulmuş bu insanlara huzuru çok görmeyin. Bakın yeraltından bir ses geliyor, ne olur bu sese bir defa da olsa kulak verin.