Zonguldak madenlerinin başına, "Ereğli Maden-i Hümayun Nazırı" unvanıyla bir denizci olan Mirliva (Tuğamiral) Dilaver Paşa getirildi. Dilaver Paşa, ilk iş olarak, kömür ocaklarındaki çalışmayı düzen altına alacak bir nizamname (yönetmelik) hazırlığına girişti. 24 Nisan 1867 tarihinde, tam 152 yıl önce, "Ereğli Maden-i Hümayun Nizamnamesi"ni ilan etti.

Bu yönetmeliğe göre, "Havza-i Fahmiyye" denilen kömür havzası; Kozlu, Zonguldak, Kilimli, Çatalağzı, Armutçuk ve Amasra olmak üzere 6 bölgeye ayrılmıştı. Bu bölgeler için, Dilaver Paşa'nın 100 maddelik yönetmeliğinde ocaklardaki çalışma kuralları yeni baştan düzenlenmiş, birçok yenilik getirilmişti. Ancak "Mükellefiyet" olarak adlandırılan maddeleri, çevre köylerin başına bela kesildi.

Bu yönetmeliğin 21'inci maddesine göre, Ereğli Sancağı'nın 14 kazasındaki yerleşim yerleri olan, "Onikidivan (Bartın), Viranşehir (Eskipazar), Akçaşehir (Akçakoca), Karasu, Taraklıborlu (Safranbolu), Zerzene (Perşembe), Ulus, Amasra, Tefen (Gökçebey), Ereğli, Kocanaz (Horcanaz), Yenice, Devrek ve Aktaş'ta (Karabük), 13-50 yaşları arasındaki erkeklerin sağlam olanları, kömür ocaklarında kazmacı, küfeci ve direkçi olarak çalışmakla mükelleftir" emri ile "1'inci Mükellefiyet" ilan edilmişti.

Bu yönetmeliğe uymayanlar, devlet gücüyle zorla ocaklara getiriliyordu. Osmanlı, üretimi artırmak için bu yolu seçmişti; o zamanın jandarması olan zaptiyeleriyle iş başındaydı.

Sonra 2'nci Dünya Savaşı yıllarında 1940-1947 yılları arasında ise "2'nci Mükellefiyet Dönemi" ilan edilmişti.

Gelelim dünümüze...

Aslında Zonguldak halkı için "Mükellefiyet Dönemi" bitmiş değil.

"3'üncü Mükellefiyet Dönemi"ni yaşıyoruz.

Zaptiyeler artık jandarma değil, polis...

Dilaver Paşa yerine ise, Erdoğan Paşa görevde...

Erdoğan Paşa'nın yönetmeliğine uymayanlar, bir şekilde uyduruluyor!

Yani birinci ve ikincisinde olduğu gibi üçüncüsünde de Zonguldak insanının başına bela oluyor bu mükellefiyet illeti.

152 yıl önce madenden köyüne giden işçilerin yolunu kesip, soyan-döven eşkıyalar, bugün de aynı şekilde çalışmaya devam ediyorlar.

Bizim için değişen bir şey yok...

Bu numaraları anlayacak kadar zekaya sahibiz.

Çok şükür...

Pusula susarsa, Zonguldak susar...

Geçtiğimiz cuma akşamı Zonguldak'ta önemli bir asayiş olay oldu.

Haber geldi, "Bekleyin bakalım kim yazacak?" dedim.

Tahmin ettiğim gibi haberi kimse yazmadı.

Bu haberi, Pusula dışında sadece bir gazete yazabilirdi.

O da yazmadı... Yazamadım.

Olayla ilgili resmi bir açıklama yapılmadı, twit atılmadı.

Bizim gazetedekiler şaşkın...

Ben de şaşkınım.

Ama izleyelim bakalım.

Günün Fıkrası: Papağanın Temel'i...

Temel ile omuzundaki papağanı eczaneye girmişler.

Papağan:

- İyi günler, şu reçetedeki ilaçları istiyoruz.

Eczacı şaşkın, ama reçetedeki ilaçları hazırlamış.

Paket ederken papağan...

- Şey, ona bir de aspirin ilave eder misiniz?

Eczacı, neredeyse küçük dilini yutacak...

Papağan sonra sormuş...

- Affedersiniz, borcumuz ne kadar?

- 48 TL...

Papağan, Temel'in omzunu ayağıyla dürtmüş...

- Eczacı beye 50 TL ver, 2 TL para üstü alacaksın.

Eczacı, iki lirayı verirken, neredeyse merakından ölecek...

- Allah aşkına, bunu nereden buldun?

Cevabı papağan vermiş...

- Bunlardan Karadeniz'de o kadar çok var ki...