Zonguldak Merkez ilçede eğitim-öğretim veren Erdemir Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı iken, Zonguldak İl Milli Eğitim Şube Müdürü olmak isteyen İngilizce Öğretmeni Semiha Özgün hakkında Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu ihraç kararı verdi.

Bu olayı başından bu yana takip eden gazete, Pusula'dır. Semiha Özgün'ün ihraç edilip, dönenim Okul Müdürü Engin Mutlu'nun kurtulması bize göre skandaldır. Bu işin içinde Eğitim Bir-Sen vardır. Ama iş burada bitmedi.

Erdemir Anadolu Lisesi'ndeki yolsuzlukla ilgili olarak Zonguldak Adliyesi'nde görülecek bir dava var. Yani hesap daha görülmedi. Devlet, çoluk-çocuğun harçlıklarına göz dikenleri affetmez. Yargı gereğini yapar.

Bir de eşi ve çocuklarıyla hastanede kalan Devrek Devlet Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Feyzullah Hasanoğlu meselesi var. Bu haberi yapan da Pusula'dır. İki olay da kamu haberciliğinin en güzel örneğidir.

AK Parti eski Milletvekili Hüseyin Özbakır ile bir şekilde temas edenler, bir şekilde yanmıştır. Semiha Özgün, Milli Eğitim Şube Müdürü olmak için dönemin Milletvekili Hüseyin Özbakır'a gidip-geliyordu.

Devrek Devlet Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Feyzullah Hasanoğlu da, dönemin Milletvekili Hüseyin Özbakır'a istediği şekilde raporlar veriyordu.

Hayat bu işte...

"Ne oldum" demeyeceksin, "Ne olacağım" diyeceksin!

Kıssadan Hisse: Pilav üstü kebap...

Adamın biri anlatıyor...

Ben lokantada oturmuşken, telefonla konuşan bir adam, birden sevinç çığlıkları atmaya başladı. Konuşmasını bitirdikten sonra garsona:

"Burada olanlara hepsine benden pilav üstü kebap ver! 18 yıl aradan sonra baba olacağım!"

Bir kaç gün sonra aynı adamı sinemaya giderken, elinde 3-4 yaşında bir çocukla bilet kuyruğunda gördüm. Çocuk ona, "Baba" diyordu. Adamın yanına gidip, o günkü işin hikmetini sordum.

Adam, utana-sıkıla olayı anlattı:

"O gün yan masada yaşlı bir çift vardı. Yaşlı kadın, menüye baktıktan sonra eşine 'Keşke bu gün pilav üstü kebap yiyebilsek' dedi. Kocası da hanımının yanında utanarak, ancak çorba alacak paralarının olduğunu söyledi. Bunu duyunca üstüme kaynar su dökülür gibi oldu. Bende o yapmacık telefon konuşmasıyla onlara pilav üstü kebap almak istedim."

Ben adama:

"Peki, niye herkese yemek verdin?"

Adam ciddileşerek:

"Ben bütün malımın gitmesine razıyım, ama bir insanın izzeti nefsinin rencide olmasına razı değilim. Eğer o yaşlı adama açıktan yardım etseydim, hanımına karşı çok mahcup olacaktı. Ondan dolayı öyle yaptım."

Günün Fıkrası: Ayağım taşa takıldı...

Sicilya'nın bir kasabasında, kadınlar hiç rahat durmaz, ikide bir kocalarını aldatırlarmış.

Kasabanın yaşlı papazı, kocasını aldattıktan sonra kendisine gelen ve günah çıkartan kadınlardan bıkmış.

Günlerden bir gün, yine bir kadın gelmiş, "Papaz efendi! Şeytana uyup yine kocamı aldattım" demiş.

Papaz öfkelenmiş:

"Ayıptır-günahtır, sürekli 'kocamı aldattım' diye geliyorsunuz. Bundan sonra en azından 'ayağım taşa takıldı' deyin, ben anlarım."

Bu durum, kadınlar arasında anında yayılmış.

Kilisedeki yoğunluk hiç azalmamış, artık kadınlar, "Ayağım taşa takıldı" diyor, papaz günah çıkartıyormuş.

Gün gelmiş, ihtiyar papaz ölmüş.

Yerine gelen yeni papazın da "taşa takılma" seansları sürüyormuş.

Durumdan bihaber olduğu için, "Ne kadar namuslu bir kasaba. Hanımların ayağı taşa takılsa, günah çıkartmaya geliyorlar" yorumunu yapıyormuş.

Bir gün, papaz ile belediye başkanı buluşmuş, sohbete koyulmuşlar.

Papaz, belediye başkanına bir ricada bulunmuş:

"Başkanım, derhal kaldırımları onarın. Kasabanın hanımları, hemen her gün taşa takılıp düşüyorlar..."

Bir önceki papazın durumu anlattığı başkan, kahkahalarla gülmeye başlamış.

Bu tavırdan çok rahatsız olan papaz, başkana yüksek bir ses tonuyla cevabı yapıştırmış:

"Başkan, gülüyorsunuz, ama en çok da sizin eşinizin ayağı taşa takılıyor..."