Zonguldak İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Recep Demirtaş, 15 Mart 2013 yılında göreve geldi.

Valiler Erol Ayyıldız, Ali Kaban ve Ahmet Çınar ile çalıştı.

Yani üç vali eskitti. Dördüncüsüyle çalışmaya hazırlanıyor.

Ahmet Çınar gibi bir ismi 16 ayda görevden alan devlet, Recep Demirtaş gibi bir ismi 5 yıl 7 ay görevde tuttu.

Recep Demirtaş'ın adı bundan böyle "Recep Demirbaş" olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti ordusu Afrin'e sınır ötesi operasyon yaparken, sen kuruma iş yapan müteahhidin arabasını 200 liraya kirala, rakı kadehi elinde fotoğraflar çektirip, sosyal medyada yayınla...

Sözleşmeye aykırı ve eksik yapılan okulu teslim al...

Sonra 5 yıl 7 ay o görevde kal!

Zonguldak Valisi Sayın Ahmet Çınar'ı, AK Partililerin görevden aldırdığı iddiasını yayan politik cahiller ve yağcı takımı!

AK Partili Milletvekillerinin o kadar gücü olsaydı, dört aydır Recep Demirtaş'ı elli kez görevden aldırırlardı.

Demek ki, böyle başa, böyle tarak gerekiyor!

Bunun anlamı budur!

Milletvekillerinin aldıramadığı Recep Demirtaş için, Sayın Valimiz Ahmet Çınar'a, "Sen bu adamla bu kadar süre nasıl çalıştın?" diyecek halimiz yok ya!

Biz teşekkür ederiz...

Birileri Zonguldak Valisi Sayın Ahmet Çınar'a yağ çekerken, fark etmeden Pusula'ya övgü yağdırmışlar.

Valimiz Sayın Ahmet Çınar'ın parti binalarında hazırlanan işçi listelerini kuraya soktuğunu yazmışlar.

İyi de bugün Vali Bey'e "övgü olsun" diye bu satırları yazanlar, biz bu haberleri yaparken niye bizi eleştiriyorlardı?

Parti binalarında yapılan işçi listelerini haber yapan Pusula'dır.

Bu haberlerden rahatsız olup, kura yöntemini getiren de Sayın Vali Ahmet Çınar'dır.

Teşekkürünüzü aldık!

Önemli değil.

Bu bir gazetecilik göreviydi!

Kıssadan Hisse: Ölsen de mevzuata uygun ölürsün!

Bir bürokrat, görevli olarak şehirden kasabaya giderken, yolda sulak, ama bataklık bir yerde mola vermiş. Nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş, "İmdat, boğuluyorum. Kurtarın beni!" diye bağırmaya başlamış. O civardan geçen bir köylü, sesini duyup yaklaşmış.

Bürokrat, "Bataklığa düştüm. Kurtar beni!" demiş. Köylü, "Geçmiş olsun" demiş. Ama kurtarmak için hiç gayret göstermemiş. Hani nerdeyse dönüp gidecek. Bürokrat paniklemiş ister istemez, "Lütfen, bir dal uzat. Kurtar beni!" diye yalvarmış.

Köylü, "Olmaz, sen şu anda hazine toprakları üzerindesin. Hazine malından bir şey almak suçtur" demiş.

"Sen, dalga mı geçiyorsun? Ölüyorum. Kurtar beni!" diye bağırmış ağzına dolan çamurlarla bürokrat...

Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş:

"Ben Hazine'den mal alıp suçlu duruma düşemem. Fakat, seni böyle bırakacak değilim. Gidip muhtara haber vereceğim. O kaymakama, kaymakam da valiyi arar mutlaka. Malmüdürüne talimat verilir. Şayet, hazine arazisi değilse, itfaiyeye talimat verir ve seni kurtarırlar..."

Bürokrat:

-"Yahu... Bunlar oluncaya kadar ben ölürüm."

Köylü gülmüş:

"Ben 'ölmezsin' demiyorum ki... Ölsen de mevzuata uygun ölürsün!"

İdeallerinizi gerçekleştiremiyorsanız, gerçeklerinizi idealleştirin.