Bir ilçe belediye başkanı... İş yaptırdığı adamlara para ödemiyor.

Adamlar, para alabilmek için dokuz takla atıyorlar.

Sonra yeni bir yol buluyorlar! Belediye başkanının müteahhit olan kardeşi, inşaata başlıyor! Daha proje aşamasındayken, bu müteahhitten daire alıyorlar. Para için de belediyedeki alacaklarına temlik veriyorlar. İş yaptırdığı adama para ödemeyen belediye başkanı, söz konusu kardeşi olunca parayı ödüyor! Nasıl sistem ama!

Şeytanın bile aklına gelmez, değil mi?

Daha çok kaynar bu kazan!

Zonguldak İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Recep Demirtaş hakkında inceleme başlatıldı. Cadde ve sokaklarda gezip, "Yoruldum artık. İstifa edeceğim" diyormuş!

Ben de aynı şeyi söylüyorum. Neyi bekliyor, anlamış değilim!

İstifa, çok onurlu bir müessese... Recep Demirtaş, bu müesseseyi çalıştırmalı.

Böylece, İl Özel İdaresi Recep Demirtaş'tan kurtulmalı.

Recep Demirtaş da inceleme ve soruşturmalardan kurtulmalı.

Yani formül, kazan-kazan... Yoksa daha çok kaynar bu kazan!

Siyasette seviye kaybı...

Ereğli Liman Başkanlığı'nda bir olay oluyor! İçeriğine girmek istemiyorum.

Sadece kamuoyunun bazı olaylardan haberinin olduğunun bilinmesini istiyorum.

Sorun, Liman Başkanı ile oradaki yardımcı personel bayan arasında yaşanıyor!

AK Parti Ereğli İlçe Başkanı Fatih Çakır, kadının lafıyla Liman Başkanını görevden aldırmak için kapı kapı geziyor. Siz siyasetin bu kadar seviye kaybı yaşadığı bir dönem hatırlıyor musunuz? Ben hatırlamıyorum!

Kıssadan Hisse: Diplomasi dersi...

Adamın biri, Afrika'da safariye çıkarken, yanına minik köpeğini de almış. Minik köpek, bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken, kaybolduğunu fark etmiş. Ne yapacağını düşünürken, bir de bakmış ki, karşıdan bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor. "Şimdi başım dertte" diye düşünmüş köpekçik... Etrafına bakmış, yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını, leoparın geldiği yere dönerek, kemikleri kemirmeye başlamış, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş. Leopar, tam saldıracakken, minik köpek, kendi kendine konuşmuş:

"Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mı?"

Bunu duyan leopar, bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanarak, dalların arasına saklanmış. "Tam zamanında kurtardım, yoksa bu köpeğe yem olacaktım" diye düşünmüş leopar...

Bütün bunlar olup biterken, bir başka ağacın üstündeki bir maymun, olanları izliyormuş, bildiklerini kullanarak, bundan sonra kendisini leopardan kurtaracağını düşünmüş. Leoparın yanına giderek, neler olduğunu anlatmış. Leopar, köpeğin yaptıklarına çok sinirlenmiş ve maymuna, "Atla sırtıma, gidip şunu yakalayalım" demiş. Az önceki yerde bekleyen minik köpek, bakmış kızgın leopar sırtında maymunla birlikte süratle kendisine yaklaştığını fark etmiş. Ne yapacağını düşünürken, kaçmaya da kalkmamış. Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek kemikleri kemirmeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken, yine kendi kendine konuşarak, leopara duyurmuş:

"Şu aptal maymun da nerede kaldı? Yarım saat önce 'bir leopar daha getirsin' diye gönderdim, hala haber yok! "

Diplomasi denen şey bu...

Yapabiliyorsan; hızlı düşün, sakin ol, güçlü görün, düşmanını kendi silahı ile yen...

Düşmanıma...

Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın;

Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!..

Necip Fazıl Kısakürek