Öncelikle ben de, Anayasa halkoylaması sonucunun vatanımıza ve milletimize hayırlı olmasını dilerim. İki seçmenden birisinin beğenmediği anlaşılsa da, oyunun kurallarına göre sözleşme kesinleşmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın, seçilirken aldığı oyları alarak sonuca ulaşıldığı; ortaya çıkan bu sonuç için insanın, "Sayın Cumhurbaşkanımızın, yeminini bozmasına; kendisini, partisini, hükümeti ve çalışma arkadaşlarını bu kadar yormasına gerek yokmuş; belki de, fayda bir yana, zararı bile olmuş" diyesi geliyor.

Şimdi yapılması gerekenin, "Hayır" diyenlerin ve önderlerinin, "Evet" diyenleri ve önderlerini tebrik etmesi; hayırlı olmasını dilemesi, sonuca saygılı olmasına; onların da "Hayır" diyenlerin kaygılarını gidermeye yönelik olarak, Sayın Başbakanımızın balkon konuşmasında ifadesini bulan söylemlerinin eyleme dönüşmesinin çok ama çok önemli ve gerekli olduğuna inananlardanım. (Herhalde inanmayan da yoktur!)

[*] [*] [*] [*]

Değerli okurlarım; devlet ve millet olarak, günümüz ve geleceğimiz için çok önemli olan bu anayasa referandumu ile ilgili girişten sonra, şimdi sıra asıl konumuza gelmiştir.

Sözcüklerde, genelde, "bir şeyin oluşmasını sağlayan parçaları, unsurları bir araya getirip birleştirerek, bir oluşum sağlamak" olarak tanımlanan "kurmak" fiilinin, günlük hayatta birbirinden çok farklı oluşum türlerini anlatmada kullanıldığı görülür.

Devlet kurmak; üniversite, hastane, tesis, ev, turşu kurmak gibi oluşumlar, yapılan bu genel tanıma uygun olsa da; hayal kurmak, pusu kurmak, saat kurmak, kişiyi kurmak gibi durumlarda bir araya getirip birbirine takılacak somut parçalar olmadığı için herhalde "kurmak" eyleminin bu genel tanımına uygun olduğu söylenemez.

Ancak, nerede, niçin, ne amaçla olursa olsun, amaçlanan her kurma eyleminin zorluklar içerdiği görülür. Örneğin, kolay olabileceğini düşündüğümüz turşu ya da sirke kurmada bile epeyce zorlukların olduğu bilinir. Hayal kurma gibi güzel ve pusu kurma, insan kurma gibi güzel olmayan kurmaların da kolay kurmalar olduğu söylenemez!

Herhalde, en zor "kurmak" eylemi, devlet kurmaktır. Bu zorun, en zor olanlarından birisinin ise, Atamızın ve yol arkadaşlarının büyük imkansızlıklar ve tehlikeler içinde kurdukları Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğuna kuşku yoktur.

Devlet kurma ile mukayesesi mümkün olmasa da, gerçek anlamda bir üniversite kurmanın da, hem kuran, hem de kuruluş aşamasını yaşayanlar için önemli zorluklar içeren bir kurma eylemi olduğunu da içinde yaşayarak görenlerdenim.

[*] [*] [*] [*]

Kuruluş aşaması zorluklarının yaşandığı bir dönemde, eski adıyla Karaelmas Üniversitesi, şimdiki adıyla Bülent Ecevit Üniversitesi'nin 4'üncü eğitim-öğretim yılı açılış töreni, üst düzey katılımların fazla olduğu bir katılımla, 4 Nisan 1996 tarihinde yapılmıştı. Törene, öğrenciler ve öğrenciler adına konuşmanın yapılması ile ilgili bölümünün organizasyonu, kendisi de kuruluş aşaması zorluklarının en fazla yaşandığı, yöneticisi olduğum İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'ne verilmişti.

Törende, Fakültemizin Öğrenci Temsilcisi olan öğrencimiz Hasan Ali Taşcı, tüm katılanlardan büyük alkış alan, beğeni gören; birçok protokol katılımcısının "bu konuşmanın altına ben de imzamı atarım" dediği (ve hatıra olarak da imzaladığı!), katılmış olanların hatırlayabileceğini sandığım aşağıdaki konuşma metnini okumuştur.

[*] [*] [*] [*]

"Sayın Bakanım,
Sayın Valim,
Sayın Rektörüm;
Değerli misafirler ve öğrenci arkadaşlarım,

Ben, Üniversitemizin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 4'üncü sınıf öğrencisiyim. Bizim Fakültemizin şimdiki 4'üncü sınıf öğrencileri, Ankara'da, Hacettepe Üniversitesi'nde bir yıl öğrenim gördükten sonra Zonguldak'a geldik. Bu nedenle, üç yıl önce bu günlerde, bizler ve ailelerimiz büyük üzüntü ve huzursuzluk içindeydik.

Ancak, daha sonra geçen zaman içinde, bu üzüntü ve endişelerimizin yersiz ve gereksiz olduğunu gördük. Burada, tabağımıza aş koyan aşçıdan, hocalarımızdan, yöneticilerimizden, çevremizden gördüğümüz sıcak ilgi, destek; kampüsümüzün ve çevremizin güzelliği, bizlere Ankara'yı da, Hacettepe'yi de kısa zamanda unutturdu. Üniversitelerin, kentlerin büyüklüğünün özde öğrencilere pek de fazla yansımadığını, önemli olmadığını öğretti.

Burada bizler, öğrenciler olarak; Üniversitemizde, Atatürk'ün gösterdiği yolda olan, O'na ve demokrasiye, laik düzene inanmış hocalarımız, dekanlarımız, rektörümüz ve tüm yöneticilerimizle çağdaş bir eğitim-öğretim için uğraş verildiğini; Üniversiteden beklentilerimizin eldeki imkanlar ölçüsünde, iyi niyetle karşılanmaya çalışıldığını görüyor ve biliyoruz.

Ancak bu arada, ülke genelinden, genel yönetim ve yaklaşımlarda; ülkemize, milletimize dost olmayanların gayretlerinden kaynaklanan, bizleri üzen sorunları da gözardı etmemiz mümkün değildir.

Bizler, ülkesini, milletini, bayrağını seven; Atatürk ilke ve inkılaplarına, bilime, laik düzene içten inananları; temiz inançları baş üstünde tutan bir zihniyetin temsilcisi ve taşıyıcısı olarak;

[*] Ülkemizde, barış, kardeşlik, hoşgörü, birlik ve dirlik olmasını istiyoruz.

[*] Nedeni ne olursa olsun, hiçbir şekilde, kırıp dökme, kaba kuvvet olmasını istemiyoruz. Öğretmene, masum insanlara, askere, polise kurşun sıkanları insan olarak görmüyoruz, lanetliyoruz.

[*] Yükseköğretim ve eğitimin, kurulmasında, yürütülmesinde siyasi tercihlerin, niyetlerin olmamasını, yönlendirmemesini istiyoruz.

[*] Üniversitelere, eğitime, sağlığa, yoksula daha fazla kaynak ayrılmasını; ayrılan kaynakların iyi kullanılmasını; devlette savurganlığın olmamasını istiyoruz.

[*] Üniversitelere girişin; özel derse, dershaneye, maddi güce değil; öğrencinin öz yeteneklerine, gücüne, gayretine ağırlık veren bir sisteme dayandırılmasını istiyoruz.

[*] Kampüsümüzün güzelliğinin artmasını, huzurun sürmesini; gelişmiş üniversitelerde, ülkelerde neler varsa, neler, nasıl yapılıyorsa onların olmasını, yapılmasını istiyoruz.

[*] Şehrimizde, çevremizde, yürüyecek doğru, dürüst yol; görülecek, duyulacak güzellikler, solunacak temiz hava, içilecek temiz su; yağmalanmamış, çirkinleştirilmemiş çevre istiyoruz.

[*] Paranın, kazanmanın, maddi gücün her şeyin, tüm değerlerin önünde olmamasını; güçsüzün korunmasını; bilime, güzelliklere, doğru-dürüst hizmet verenlere, görevini hakkıyla yapanlara değer verilmesini istiyoruz.

[*] Bizlerin, Çaycuma ve Devrek gibi uygun olmadığına inandığımız ayrı yerlerde oluşturulmak istenen kampüslere gönderilmememizi ve merkezi kampüsler oluşturulmasını istiyoruz.

Bu isteklerimizin gerçekleştirilmesi yolunda, bizler üzerimize düşenleri yapmaya hazırız.

Hepinizi saygı ile selamlarım."

[*] [*] [*] [*]

Şimdilerde nerede olduğunu ve ne yaptığını bilemediğim bu ve bunun gibi güzel ve değerli öğrencileri kim sevmez? Hocası, yöneticisi olmaktan kim mutlu olmaz? Böyle güzel bir metnin altına, dün de, bugün de, kim ya da kimler imza atmaz, gerçekleşmesini istemez?

Üniversitemizin ve Fakültemizin, o yıllardaki kuruluş aşaması sıkıntılarını paylaştığımız, tüm öğretim ve idari personelimizi; öğrencilerimizi özlemle anar, mutluluklar dilerim. Geçen 20 yılı aşkın zaman içinde; sevgili öğrencimizin isteklerinin ne oranda gerçekleşmiş olduğunu takdirlerinize bırakıyorum.

Günümüzde çok iyi imkanlara sahip olduğunu bildiğim şimdiki İktisadi ve İdari Bilimler Fakültemizde ve Üniversitemizin diğer birimlerinde, sevgili öğrencimiz Hasan Ali Taşcı gibi öğrencilerimizin çok olmasını; ağabeylerinin isteklerinden, bugüne kadar karşılanmamış olanlarının da karşılanmasını dilerim.

[*] [*] [*] [*]

Yapılan değişikliklerle getirilen yeni yönetim sisteminin, hepimiz için hayırlı olması, kavgaların son bulması dileklerimle...