Yeni Milli Eğitim Bakanımızı ve Zonguldaklı yardımcısını tebrik ve bir hatırlatma!

Değerli okurlarım...

Uzunca bir aradan sonra, yüksek öğrenim kurumlarımızda da eğitim-öğretim başlayacak.

Bu kurumlarda öğrenim görmekte olan 7.5 milyon dolayındaki öğrenciden yüz yüze öğrenim gören 3.5 milyon kadarının büyük bir bölümü, bulundukları kentlerden başka kentlere gidip gelecekler.

Ülkemizde de ekonomik ve sosyal hayat büyük bir haraketlilik kazanacak.

Kesintisiz ve geride kalan kayıpların olabildiğince telafi edildiği bir dönem olması en büyük dileğimizdir.

Bilindiği üzere; ülkemizde son yıllarda, 2.5 milyon dolayında orta öğretim mezunu aday Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı'na girmekte ve bu adayların ancak yüzde 30-35 kadarı bir yüksek öğrenim kurumuna yerleştirilebilmektedir.

Büyük çoğunluğu genel amaçlı orta öğretim kurumlarımızın ürünü olan 1.5-1.6 milyon dolayında aday açıkta (ve pek çoğu da işsiz olduğu için evde-sokakta!) kalmaktadır.

Yine son yıllarda, tüm yüksek öğrenim kurumlarımızın, yüz yüze ve açık öğretim programlarında 700-750 bin dolayında kontenjanının olduğu ve bu kontenjanlarda da yüzde 90-95 oranında doluluk sağlandığı, 50-60 bin kadar boş kontenjanın kaldığı görülmektedir.

İnternet ortamındaki verilerden, ülkemizdeki orta ve yüksek öğretimde, (bir ayrıntıya girmeden), mezun olan öğrenci başına düşen maliyetlerin orta öğretimde 3.9 bin dolar; yüksek öğrenimde de 9 bin dolar dolayında olduğu söylenebilir.

Bu istatistik verilerine göre, ülkemizde, her yıl açıkta kalan orta öğretim mezunları, boş kalan kontenjanlar ve istihdam edilemeyen yüksek öğrenim mezunları için ortaya çıkan kaynak kaybının (israfın maddi boyutunun) 10 milyar ABD doları dolayında olabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.

Bu büyük kamusal kayba, başta (şimdilerde saati 200 TL'yi bulan) özel dersler ve dershaneler için olmak üzere, ailelerin yaptığı harcamalar; adayın, orta ve yüksek öğrenimde, emeklilikte geçen zaman ve kazanç kayıplarının; orta ve yüksek öğrenim kurumlarının başlangıçtaki kuruluş harcamaları gibi maddi kayıpların da ilavesiyle, her yıl heba olan yıllık ekonomik kayıp, herhalde, Suriyeliler için bugüne kadar yapılan harcama miktarına yakın olacaktır!

Diğer yandan, kazanan ve açıkta kalan milyonlarca adayın ve ailelerinin, sınavlar öncesinde, öğrenim sürecinde yaşadıkları ekonomik ve sosyal zorlukların, üzüntülerin, mutsuzlukların ise, maddi kayıplardan çok daha önemli olduğu bilinmektedir.

Bu arada; istediği bölüme, üniversiteye girememe, özellikle yurt/barınma sorunları ve mezuniyet sonrası ile ilgili belirsizlikler gibi nedenlerle, yüksek öğrenim kurumlarına yerleştirilenlerin büyük çoğunluğunun memnun ve mutlu olmadıkları da bilinmektedir.

Ülkemizde en büyük kaynağın eğitim-öğretime ayrılmasına rağmen tüm eğitim-öğretim kademelerinde ulaşılan sonuçlar ortadadır.

Sınavlardaki başarı durumları ve uluslararası değerlendirmelerle ilgili bilinen çok üzücü ve düşündürücü bilgilerin burada tekrarlanmasına gerek yoktur.

Bilindiği üzere yeni Milli Eğitim Bakanımız Sayın Prof. Mahmut Özer'in ve yardımcıları Dr. Sadri Şensoy'un akademik ve yöneticilik kariyerleri üniversitemizde parlamıştır.

Başında bulundukları Bakanlıkta, Yükseköğretim Kurulu'nda ve yüksek öğrenim kurumlarında ülkemizin tüm eğitim kademelerindeki eğitim-öğretim sorunlarını ve çözüm yollarını çok iyi bilen kadroların varlığına kuşku yoktur.

Ancak her alanda olduğu gibi, bu alanda da, asıl önemli olanın yönetim ve uygulama erkini elinde bulunduranların bildiklerini ve bilenlerin söylediklerini yapmalarıdır.

Yıllardır bunun yapılmadığı da, ortaya çıkan üzücü sonuçlardan ve yaşanan sıkıntılardan bellidir.

Ne türde olursa olsun, ekonominin (arzın, talebin) söz konusu olduğu her alanda, eğer ürettiğiniz bir mal ya da hizmet, zamanında alıcı bulamıyorsa, elinizde kalıyorsa bunun nedeni;

[*] Ürettiğiniz ürünün kalitesiz olması...
[*] O ürün türünün ihtiyaçtan fazla üretiliyor olması...
[*] O ürünü yeni yol ve yöntemlerle daha iyi ve ucuzu olarak üretenlerin olması...
[*] Elde olmayan (konjonktürel) nedenlerle o ürüne duyulan ihtiyacın azalması...

Gibi nedenlerden biri ya da birden fazlası yüzünden olabilir.

Bu nedenlerden ilk üçünün çözüm yolu bellidir.

Dördüncüsü için ise, elde olmayan nedenin ortadan kalkmasını beklemekten, üretimi sonlandırmaktan ya da başka bir alana yönelmekten başka, üreticin yapabileceği bir şey olmaz.

Elde kalan, zamanında değerlendirilemeyen bir ürünün üretiminin sürdürülmesinin sonucunun kaynak ve zaman israfından başka bir şey olamayacağı da açıktır.

Bir üretenin, ürünün ve talep edenin olduğu eğitim-öğretim alanında da bu ekonomi kurallarının, özellikle de yüksek öğrenim konusunda da geçerli olduğunu söylemeye gerek yoktur.

Özellikle ülkemizin yüksek öğrenim sisteminin de bu ekonomik esaslara göre değerlendirilmesi ve gereğinin yapılması bir zorunluluktur.

Üniversitede 40 yıla yakın öğreticilik ve yöneticilikler yapmış emekli bir öğretim üyesi olarak, yeni yüksek öğrenim kurumlarının açılacağı bu günlerde, yöneticilerimize ve politikacılarımıza bir hatırlatmak; sayın Bakanımıza ve yardımcısına tebrik ve başarı dileklerimi iletmek için bu yazı kaleme alınmıştır.

İYİ BİR CUMHURBAŞKANI ADAYI ÖNERİSİ!

Habertürk TV'de, 10 Eylül akşamı (sabah tekrarı da verilen), beş tartışmacının katıldığı ve Hülya Hökenek'in sunduğu bir tartışma programı vardı.

Tartışmaya, Sayın Cumhurbaşkanımızın en son söylediği "Fahiş fiyat artışlarını bitireceğiz. Yedi Bakandan oluşan Fiyat Kontrol Komitesi kurduk" sözlerinin tartışılması ile başlanılmıştı.

Sayın Prof. Şen, katıldığı her programda olduğu gibi, uzmanlık alanı bile olmayan bu konuda da, o kadar heyecanlı ve inandırıcı konuşmuş olmalı ki, konuşması esnasında ve sonrasında, programa katılan, ülkemizin en deneyimli iki kamuoyu araştırmacısı (Sayın Hakan Bayrakcı ve Şaban Bilgili) kendisine, samimi bir istekle, bağımsız cumhurbaşkanı adayı olmasını bile önerdiler!

Ben de, özellikle, ekonomi-piyasa içerikli bir konuda, bugüne kadar, ne bir siyasetçiden ne de çoğu ekonomistten bu kadar anlaşılır, etkin ve inandırıcı bir konuşma dinlemediğimi söylemeliyim.

Bu arada Sayın Prof. Şen'in katıldığı her tartışma programında, bir bilim adamına yakışan; hukuka, kanunlara, belgelere dayandırdığı eleştirilerine, görüş ve değerlendirmelerine tamamen katıldığımı da söylemeliyim.

Sayın Prof. Şen gibi değerli bir şahsiyetin cumhurbaşkanı adayı olması ve seçilmesi benim de en içten dileğimdir.

Kendilerine Allah'tan güç-kuvvet vermesini, başına olumsuz bir hal gelmemesini dilerim.

Sayın yeni Milli Eğitim Bakanımıza ve yardımcısına, yüksek öğrenimde ve diğer öğretim kademelerinde öğrenim gören tüm sevgili öğrencilerimize, eğitim-öğretim camiamıza; 2021-2022 ders yılında, kesintisiz bir öğretim ve başarılar dilerim.