Bir mobilya ustası madende neden çalışır?
Güzel ölmek için mi yoksa güzel yaşamak için mi?
Volkan Köroğlu aslında bir mobilya ustasıydı.
Oğlu Halil'in kalbi delikti.
Sürekli Ankara'da hastanelerdeydi Volkan...
'Oğlumu yaşatmalıyım' diyordu yakınlarına...
Oğlu Halil 2010 yılında hayata gözlerini yumdu.
Volkan, Bursa'dan Zonguldak'a döndü.
Erken emeklilik için girdi maden ocağına.
2013 yılında çalıştığı maden ocağında göçükte kaldı.
Karanlıkta, ağır yeryüzünün altında saatlerce yaşam mücadelesi verdi.
Kurtuldu o göçükten...
Aynı ocakta çalıştığı dayısı ölmüştü o göçükte.
Volkan da ayrıldı o madenden.
Sağlığına kavuşunca tekrar girdi madene.
Emekliliğine az kalmıştı.
'Bir emekli olayım tamam' dedi.
8 yıl daha dişini sıkacaktı.
2015 yılıydı.
Yaz mevsiminin en güzel günleri.
Onun için fark etmez ki mevsim.
Güneşi görme şansı yoktu.
Gündüz ya uyuyor ya da madende çalışıyordu.
Yeraltı hep aynı, hep karanlık.
Tek güneşin başındaki lamban.
Gece vardiyasına gidiyordu.
Eşi her zamanki gibi dualarla uğurladı onu madene.
Daha işe yeni başlamışlardı.
Bir gürültü, toz dumana karıştı.
Ocakta büyük bir göçük meydana gelmişti.
Volkan çıkamadı o ocaktan.
Ocak önüne yığıldı Zonguldak.
2 gün kaldı cansız bedeni göçükte.
Ne zaman öldü, ne kadar yaşadı bilinmez.
Canı çok yanmış mıdır?
O da bilinmez.
Bir emeklilik ve yaşam mücadelesi serüveni,
Bir gürültüyle son buldu.
Eşi yıkıldı, babası, annesi kahroldu.
Acı, yine yüreklere düştü.
Adı gibi yaktı yürekleri ölümü.
Bir mobilya ustası da olsanız,
Eğer Zonguldaklıysanız,
Bir çıkış yolu bulamadığınızda hayatta,
Kara delik size çıkış yolu olur.
Ya da ölüm yolu...
Zonguldak'ta on binlerce insanın umududur kara delikler...
O yüzden gece gündüz demeden ölümü alıp koltuğunun altına girerler o deliklere.
Ve on binlerce gencin hayalidir o kara deliğe girip kurtulmak!
O yüzdendir bu kentin hayallerindeki kara yazı.
İlhan Berk şöyle anlatmıştı bu şehri dizelerinde;
Bir düdük sesinde bütün şehir ayaktaydı.
Dağlara tepelere doğru bir ayaklanmadır başlıyordu.
İkinci düdüğe kadar bütün şehirde tıs yoktu.
Uyudum uyandım hep aynı seslerdi.
Anladım insanlar bir vardiya giriyorlar, bir vardiya çıkıyorlardı.
Anladım en kısa ömür insan oğlunundu.
Sonra kurtlar böcekler ve tarla farelerinindi.