81 yıl süren hayat mücadelesi...
Yarısı maden ocaklarında geçmiş.
5 çocuk yetiştirmiş maden maaşıyla Muzaffer Çiloğlu...
Çaycuma'nın köylerinden yürüme başlayan maden yolculuğu on yıllar boyunca sürmüş.
Binlerce Zonguldaklı gibi o da ömrünü kömüre adamış.
Yıllar önce rahmetli oldu Muzaffer dede...
Bu dünyaya adını ve çocuklarını bıraktı.
Bir de maden anılarını.
Bölgenin kaderi olan kömüre bakış açısı düşündürdü.
"'Ocak' bu memlekette her genciy hayali,
Her genç gızıy sevgilisine duasıydı."

"Yaşım o zamanla 16...
Köyden madende çalışmaya adam toplayalla.
Ben de girdim.
Fukarayuz uşam, ekmek ekesey va ekmesey yok...
İlk ocağa girdük, 40-59 santim yükseklikte ayağa götüdüle beni.
Şefe 'ben bura mı çalışcan' dedim.
'Bura çalışcay beğenmediy mi' dedi.
Dedim ben bura çalışaman.
'Çalışmasay çık dışarı, doru köye' dedi.
O zamanla fakirlik va yavrum.
Millet aç, elde yok, avuçda yok, üstte yok, başta yok.
16 yaşında girdim mezar gibi yere.
Orda bi usta vadın.
Onu hiç unutman.
'Yav çavuş, üzme adamı al burdan şuraya veseya' dedi.
Elinen yan tarafı gösterdi.
Oraya vedile beni, sevindim.
Az daha yüksek bi yer.
Başımda bi usta va emme hep at deya...
'At, at, at, at...'
Aşama gada at deya...
Elimde kürenen bi yıl çalıştım ora.
Osman'ı gördüm bi gün demesine.
Erimiş, zayıflamış.
Aynı köydenyüz Osman'nan.
O da ocakda çalışıya.
'Ben bırakaycan, yapamayon' dedi.
Yeni de evlendi, gız kaçudu.
Borcu da va.
Sen dedim bırakma, mühendisnen konuşduk.
Bi süre sonra şef yaptıla Osman'ı.
16 yaşında girdük, emekli olana gada çaluştuk.
O zamanla şartla çok zor.
Mayış da yetmeya.
Ocakta çalışıyoy, mayışı alıyoy doru köye.
Köyde de bağ bahçeye devam ediyoz.
Öküzlenen çift sürüyon, hanımnan gazma gazıyon.
Mahsülü toplayıp un yapıyoz, satıyoz.
Hayat insanıy bazısına gül bahçeleri, bazısına dikenli yolla seriya.
Bize kömür serdi.
Allah'a şükürle olsun, ordan emekli olduk.
Uşakları okuttuk, böyüttük yuva gurduduk.
Şimdi geliyala evlere, neşe doluya.
Torunları görünce, 30 yıllık yeryüzü yükünden hiç bişey galmaya omuzlayda.
Burası Zonguldak...
Bizim zamanımızda uşakla okucak, adam olcak deyi beklemezdin kimse.
Sağlıklı olsun, madene girebilya mı devlet ocana.
Senden böyüvü yok köyde.
Oca girsin de uşak, rahat etsin dedük hep.
Sanki her gün o çileyi biz çekmemiş gibi.
Oca girdi mi bi delikanlı, hayatı gurtuldu!
Ölüm aklıya gelmez hiç.
Oca girdiyse işi va, düzeni va...
Arkasında devlet baba va bikere...
Her genç gız ocakcıynan evlenmek istedi.
Madenci demek güçlü, kuvvetli demek, az çok para gazanıya demek, arkasında devlet va demek...
İşte biz de bizim uşaklamız da böyle yetüştük.
O madenlere girdük.
Yanımızda akrabalamız öldü,
Onları gömdük, gene girip çalıştuk ocaklada.
Şimdi oralarda nası çalıştıyoz deniliya.
Zormuş deyala.
Kolay olsa zaten, yitip gitmezdi bu canla...
Ölmezdi gardaşlarımız, babalarımız, evlatlamız.
'Ocak' bu memlekette her genciy hayali,
Her genç gızıy sevgilisine duasıydı.
Canıy cebiyde olsa da devlet işiydi.
Çok çekti bu köylü Zonguldaklı.
Hala da çekiya, bi ırata eremedile.
Madenlede it gibi çalıştıla gün yüzü görmedile...
Bedava çalışmaduk, doğru...
Zengin de olmaduk...
Garın tokluğuna, çabaladuk mezar gibi yellede."