Değerli okurlarım; üç yıla yakın bir zamandır Pusula Gazetesi&[#]8217;nin bu köşesinde, aklımın erdiğini düşündüğüm vatan-millet sorunları ile ilgili görüşlerimi ve belgesel türündeki anılarımı sizlerle paylaşmaya çalışıyorum.
Ancak yarım asırlık bir uğraşla ulaşılmış olan bu görüş ve değerlendirmelerin, sizlerden gelen değerli yansımalar ve duyduğum bireysel mutluluk dışında, pek bir işe yaramadığı da görünen, bilinen bir gerçektir. Bu, sadece bana özel bir durum da değildir.
[*] [*] [*] [*]
Diğer yandan, bu zamanı içine alan dönem, toplumsal boyutta yaşanan üzüntülerin yoğun olduğu bir dönem de olmuştur. Bu üzüntülü ortamlar, bireylerin moral durumlarını, yaşam sevinçlerini ve her ortamdaki bireysel ilişkilerini de olumsuz etkiliyor. Böyle zamanlarda, topluma hakim olan iklime uygun olmayan yazılı ve sözlü paylaşımlardan kaçınmanın gerekli olduğuna da inanıyorum.
[*] [*] [*] [*]
Üniversitedeki görevim devam ederken, eşimle birlikte yaşadığımız, oldukça komik ve ilginç bir hikayemiz olmuştu. Hikayemizi, epeyce zaman önce kaleme almış, ancak içeriğine uygun bir paylaşım zamanı bulamamıştım. Hikayeyi, yüzünüzde bir tebessüme neden olabileceği düşüncesiyle sizlerle paylaşmayı uygun buldum.
Hikayemizi, yüzünüzden tebessümlerin eksik olmaması, üzüntülü günlerin geride kalması dileklerimle ilginize arz ediyorum.
[*] [*] [*] [*]
Ülkemizde, özellikle ellili yaşlarda ve sonrasında, hanımlarımızın sağlık sorunlarının arttığı, bu sorunların çoğunun da psikolojik nedenlerden kaynaklandığı genel bir durum değerlendirmesidir. Benim yarım asırlık hayat arkadaşım için de durumun böyle olduğunu söyleyebilirim. Son yıllarda, belindeki, kollarındaki, bacaklarındaki ağrılardan şikayetleri ve doktor ziyaretleri artmış; ucunda gün, düğün, dernek olmayan gitmelere, gezmelere, yürüyüşlere ilgisi ise azalmıştır!
Ancak, laf aramızda, onun bu şikayetlerinin artmasında, toplumun geniş bir kesiminde bağımlılık haline gelen, insanları hareketsiz bırakan, vakit öldürmekten başka hiçbir toplumsal ve bireysel yararı söz konusu olmayan evlenme programlarının çok iyi bir izleyicisi olmasının etkisinin olduğuna da kuşkum yoktur!
[*] [*] [*] [*]
Bu dönemde, daha önceleri severek, isteyerek çıktığımız gezme-tozmalarda, son zamanlarda, daha yolun başında, birkaç yüz metre bile gitmeden &[#]8220;Yoruldum, dönelim&[#]8221; demeye, oturacak bir yer aramaya, &[#]8220;Sen devam et, dönüşte birlikte döneriz&[#]8221; gibi sözleri sık kullanır olmuştur.
Üniversitedeki görevimin devam ettiği günlerden birinde, bazı çarşı-pazar işlerimiz için birlikte Zonguldak şehir merkezine inmiştik. Programlı işlerimizi bitirdikten sonra sıra serbest dolaşıma gelmişti. Bu safhada, onu vitrinlerden uzak tutmak ve gereksiz alışveriş isteklerini önlemek niyetiyle (!), fazla alışveriş imkanı olmayan sahil istikametine yürümeyi ve ilerideki kafelerden birisinde mola verip çay içmeyi önermiştim. Biraz isteksiz de olsa, önerimi kabul emiş ve liman istikametinde yavaş yavaş yürümeye koyulmuştuk.
Ancak, zar-zor, güzergah üzerindeki Maden Şehitleri Anıtı&[#]8217;nın isim panolarının karşısındaki bankların bulunduğu noktaya gelebilmiştik. Bu noktada, bir süre üzüntülü bakışlarla, panolara göz attıktan sonra, hemen yakınımızdaki oturma yerlerini gördü ve duymayı beklediğim sözcükler de geldi. &[#]8220;Ben yoruldum, şurada oturup seni beklerim. Sen devam edip geri dönersin&[#]8221; dedi ve yakındaki limana bakan banklardan birisine oturdu. O, orada otururken, ben de daha çok tenha yerleri ve yolları tercih edenlerin olduğu liman sonu istikametinde yürüyüşüme devam ettim.
[*] [*] [*] [*]

Hanımdan yüz elli-iki yüz metre kadar uzaklaştığım bir sırada, limanda dip taraması yapan gemiyi gördüm. Onun çalışmasını, bir mühendis gözü ile biraz izlemek için, yolun kenarında, gemiyi gören bir banka ben de oturdum. Oturur oturmaz da, karşımda orta yaşlarda sempatik bir Çingene bayan dikildi. Sıcak bir ses tonuyla, &[#]8220;Yakışıklı abim, ne olur bir falına bakayım?&[#]8221; dedi. O &[#]8220;fal&[#]8221; der demez, hemen fala düşkün olduğunu bildiğim hanımım aklıma geldi ve bir cinlik düşündüm.

Kendisine, &[#]8220;Bak, yolunun üzerinde, yüz elli-iki yüz metre ilerideki küçük parkta, maden şehitleri isim panolarının karşısında, denize bakan banklardan birinde, yalnız halde, sarışın bir bayan oturuyor. O benim hanımdır. Bu günlerde morali pek iyi sayılmaz. Kendisi fala düşkündür. Benim falıma bakmana gerek yok. Sen onun falına bakacaksın. Sana fazlasıyla hakkını vereceğim. Tamam mı?&[#]8221; dedim.
&[#]8220;Tamam, kıymetli abim&[#]8221; dedikten sonra kendisine, &[#]8220;Bizim, uzakta bir yerde, doktor olan küçük oğlumuz, gelinimiz, torunlarımız var. Önümüzdeki günlerde onlara gitmeyi planlıyoruz. Kendisi, beş-altı ay kadar önce bir yakınını kaybetti. Bir sorunumuz yok, ama o her şeye kafasını takıyor, moralini bozuyor. Ben üniversitede görevliyim. &[#]8230;&[#]8221; gibi kopyalar verdim. Hanımın falına bakmasını ve onu biraz rahatlatmasını söyledim. Çıkardım beklentisinin üzerinde olabileceğini düşündüğüm miktar da bir para verdim.
Sevinç içinde, &[#]8220;Tamam, kıymetli abim. Ben şimdi onu bulur, dediğinizi yaparım. Sen hiç merak etme&[#]8221; dedi. Sonra o hanım tarafına, ben de hemen sonra, liman sonuna doğru yollarımıza devam ettik.
[*] [*] [*] [*]
Bir süre sonra, ben de limanın sonuna kadar gitmekten vazgeçtim ve hanımın yanına döndüm. Hayret! Biraz önce bıraktığım yorgun, moralsiz hanım gitmiş, onun yerine neşeli, gözlerinin içi gülen başka bir hanım gelmişti. Kendisine, &[#]8220;Ya hayır ola! Çok neşelisin. Ne oldu? Çocuklardan iyi bir haber falan mı geldi?&[#]8221; diye sordum.
O da, heyecanla, &[#]8220;Ya sorma&[#]8230; Biliyorum, sen inanmazsın, ama buna inan. Biraz önce senin arkandan bir falcı kadın geldi. Falıma baktı. Her şeyi bildi. Uzakta çocuklarımızın olduğunu, bir yolculuğumuzun olacağını, babamın öldüğünü, moralimin bozuk olduğunu hep bildi. Senin işini bile tutturdu&[#]8221; dedi.
Ben de kendisine, &[#]8220;Hadi be sende! Falcı senin saflığını gözlerinden anlamıştır. Önce seni konuşturmuş, senden kopya almış, sonra da onları sana satmıştır. On şey söyleyip bir-ikisini tutturduysa &[#]8216;bildi&[#]8217; dersin!&[#]8221; gibi sözlerle karşılık verdim. Yemin billah etti. Kendisi ile konuşmadığını, sadece, &[#]8220;Fala baktıracağım, amma bilirsen paranı vereceğim, bilemezsen para yok&[#]8221; dediğini söyledi. (Bildiğine göre, falcı ayrıca ondan da yolunu bulmuş olmalıydı!)
Kendisine, &[#]8220;Falcı nerede? Madem &[#]8216;her şeyi bildi&[#]8217; diyorsun, iddia ediyorsun. Hadi gidelim, bana da baksın, bilirse ben de inanırım&[#]8221; dedim. &[#]8220;Gideli epeyce oldu, bulamayız. Ben kendisine, bizim lojmanların bahçesinde, önümüzdeki Çarşamba günü, öğleden sonra arkadaşlarla olan altın günümüze gelmesini söyledim, yerimizi tarif ettim. Gelecek, isteyen arkadaşlara da bakacak. Bak görürsün, onları da bilecek. O zaman sen de inanacaksın&[#]8221; dedi. (Kendisi gerçekten dost-arkadaş canlısı bir insan olduğu için, böyle bir falcıdan arkadaşlarını da mahrum etmek istememişti!)
[*] [*] [*] [*]
Hanım neşeli, morali düzelmiş halde, ben de gülmemek, renk vermemek için onun tersi tarafa bakarak, kendimi zor tutarak oradan ayrıldık. Planladığımız gibi, dönüş yolu üstündeki kefelerden birisine oturduk. Oturur oturmaz, hiç alışık olmadığım bir şekilde, &[#]8220;Moralim düzeldi, bu gün ne yer, ne içersek hesap benden!&[#]8221; bonkörlüğünü de yaptı! Vakit de akşama yaklaşmıştı. Orada bulabildiklerimizle, yürüyüşte harcadığımız enerjiyi fazlasıyla geri alarak günü tamamlamış ve evin yolunu tutmuştuk.
[*] [*] [*] [*]
Beyaz yalan ve yaptığım cinlik işe yaramış, falcı vazifesini hakkıyla yapmış; hanımın gidişte ağrıyan, yorulan bacakları, dönüşte ağrımaz olmuş, morali düzelmişti. Beş-on liraya bu kadar sağlık, mutluluk satın aldığım için ben de mutlu olmuştum.
[*] [*] [*] [*]
Benzer durumda olanlara tavsiye ederim. Ülkemiz ve de hepimiz için üzücü ve üzüntülü durumların olmadığı bir yeni yıl dilerim&[#]8230;
[*] [*] [*] [*]
Not: Falcı kadın, hanımın sözünü ettiği altın gününe gelmemiştir!