Devrek Belediyesi’ndeki yolsuzluk, kanalizasyon gibi patladı!

Belediyeden emekli olan 12 kişiye çift tazminat ödenmiş!

Ama tazminatın biri “Yanlışlık oldu” diye elden ya da kişisel hesaba geri gelmiş!

8 milyon lirayı aşan bir para!

Peki, tüm bunlar olurken, Belediye Başkanı Çetin Bozkurt neredeymiş?

Belediyede bir müdür ile kadın personelin fırtınalı aşkı patlamış!

Çetin Bozkurt, olayı çözmek yerine kadını itfaiyeye göndermiş!

Adeta “Senin ateşini ancak itfaiye söndürür” der gibi!

Karısı, müdürü boşamış!

Kocasından aldığı paralarla; göğüs, kalça, dudak, göz, ne varsa yaptırmış!

Şimdi Devrek’te birbirine benzeyen iki kadın var, iyi mi?

Tabi bütün para, bir şekilde Devrek Belediyesi’nden çıkmış!

Mülkiye müfettişleri şaşkın!

Teftiş sonunda bir kitap yazsalar, Devrek’te yer yerinden oynar!

Hesap hareketleri çok hareketli!

Biz de bu hareketleri takip edeceğiz.

Bakalım, ipin ucu kimin elinde?

Mustafa Çağlayan nasıl bir yönetim yaptı?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Zonguldak’ı Mustafa Çağlayan’a teslim etti.

Zonguldak’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bürokrasideki temsilcisi Vali Osman Hacıbektaşoğlu, siyasi temsilcisi Mustafa Çağlayan oldu.

Mustafa Çağlayan’ın yönetimi, Genel Merkez tarafından onaylandı.

Mustafa Çağlayan, 15 Ağustos 2022 tarihinde AK Parti İl Başkanlığı'na atanan Muammer Avcı’nın, yönetiminde "Teşkilat Başkanı"ydı.

Yönetimi birlikte yapmışlardı.

Çağlayan, yönetimin yüzde 55-60 oranında değişiklik yaptı.

Yönetimde; mimar, mühendis, avukat, işçi, emekli, mali müşavir, lisans öğrencisi gibi toplumun tüm kesimleri temsil edildi.

Önceki yönetime oranla daha genç bir yönetim oluştu.

Yaş ortalaması, 42-43...

Yerel seçimin faturasını Mustafa Çağlayan’a çıkartmaya çalışanlara cevabı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan verdi.

Mustafa Çağlayan’a güvendiğini bir kez daha gösterdi!

Patates!

Fatih Altaylı, “Aslı Baykal, benim için patates gibi bir şey. Ona değer katan kısmı toprağın altında. Deniz Baykal olmasa, Aslı Baykal’ın adını kim, niye ansın?” demiş!

Aynı yorum, AK Parti Zonguldak Milletvekili Muammer Avcı için de kullanılabilir! Ona değer katan kısmı toprağın altında... Babası olmasaydı, Muammer Avcı’yı kim il başkanı, kim milletvekili yapardı?

Zonguldak’tayız!

Erkeklerin cinsel zevklerine para karşılığı hizmet eden ve bu işi meslek edinen kadınların çocukları, 10 gün boyunca nerede tatil yaptığımızı tespit etmeye çalıştılar!

Oysa biz, bilmesi gereken herkese nerede olduğumuzu söyledik!

Ama erkeklerin cinsel zevklerine para karşılığı hizmet eden ve bu işi meslek edinen kadınların çocuklarına bilgi vereceğine inandığımız kişilere sadece "Ege"de olduğumuzu söyledik!

Neyse, güzel bir tatildi.

Bol bol dinlendik, eğlendik.

Zonguldak’a geldik.

Zaten bizim gidecek başka şehrimiz yok ki...

Zonguldak aşığıyız, Zonguldak mahkumuyuz...

Burada doğduk, burada doyduk, burada öleceğiz, bu topraklara gömüleceğiz.

Kısadan Hisse: İki köle...

Bir gün padişah, iki köle satın aldı. Kölelerden biri; çok temiz yüzlü, inci dişliydi, nefesi gül gibi kokuyordu. Diğeri oldukça çirkindi, dişleri dökülmüş, ağzı kokuyordu.

Padişah, o güzel yüzlü köleye ihsanlarda bulunarak, onu hamama gönderdi. Dişleri çürümüş, ağzı kokan köleyi yanına çağırdı. 

Kendini çok beğendiğini fakat arkadaşının kendi hakkında çok kötü şeyler söylediğini belirterek, onun da arkadaşının kötü huylarını söylemesini istedi.

Fakat köle, arkadaşına toz kondurmadı, hep onu övücü sözler söyledi. Padişah ne yaptıysa, bir türlü o köleye arkadaşı hakkında kötü bir söz söyletemedi. Nihayet ikinci köle hamamdan geldi.

Padişah, onu sınamak için huzuruna çağırdı. Onu övücü sözler söyledi:

'"Sıhhatler olsun, ne kadar zarif ve latif olmuşsun. Keşke öbür kölenin sayıp döktüğü kötü huyların da olmasa, ne olurdu?"'

Bunun üzerine köle kızdı, köpürdü ve arkadaşı hakkında kötü şeyler sayıp dökmeye başladı.

Biraz konuştuktan, arkadaşının kötülüklerinden bahsettikten sonra padişah onu susturdu:

''Yeter artık, ikinizin de özünü, aslını anladım. Onun ağzı kokuyor, senin ise için kokmuş. Bundan sonra sen, o doğru sözlü ve güzel huylu kölenin emrindesin, haydi git.''

Güzel ve iyi yüz, kötü huyla birlikte olursa, bir kalp akçe bile etmez.

Hisse: Her zaman doğru olmanın insaoğluna yararlı olduğunu görüyoruz... (Alıntı)

Günün Fıkrası: Eski semer...

ABD'li bir antikacının yolu Türkiye’ye düşmüş, hayvan pazarının birinde geziyormuş. Birden, önünde ihtiyarca bir adamın durduğu, zayıf mı zayıf, hasta bir eşek görmüş. Ancak dikkatini çeken, bu zavallı eşeğin üzerinde gördüğü, oldukça eski ve son derece değerli semermiş.

Antika kültürü olmayan bu zavallı ihtiyardan semeri son derece ucuza satın alabileceğini düşünerek pazarlığa başlamış. Sıkı bir pazarlıktan sonra, eşeği normal fiyatının 4-5 katına satın almak üzere anlaşmış.

Binlerce dolar değerindeki semeri, 4-5 eşek parasına aldığı için sevinmeye tam başlamışken, ihtiyar oradaki bir çocuğa seslenmiş:

“Oğlum, kalk da ahırdan yeni bir semer getir beyefendi için. Bu eski semerle göndermeyelim onu!”

Amerikalı tutuşmuş haliyle, “Benim için sorun değil, zahmet etmeyin” filan derken, bayağı bir dil dökmüş.

En son bizim ihtiyar dayanamamış:

“Boşuna uğraşma beyim. Biz, o semerle çok eşek sattık!”