Millet görev vermiş.
Devlet görev vermiş.
Ya da bir işveren iş vermiş.
Bakıyorsun kişiye.
İşinin başında.
Layıkıyla yapma gayretinde.
İyi niyet, gayret var ya...
Tüm eksikleri siler.
Hataları görmezden gelir.
Tabii bunun bir karşılığı var.
Karşılığını da alıyor.
Millet veriyor.
Devlet veriyor.
Kısacası...
Emek veriyor.
Karşılığını alıyor.
Yine de işini layıkıyla yapma gayretinde bulunanlara teşekkür ediyoruz.
İnsanlar mutlu oluyor.
Marifet iltifata tabiidir.
İşin başka boyutu.
İnsanlara teşekkür etmeyen, yaradana şükür etmez.
Gerçi burası bizi ilgilendirmez.
Yaradan ile onun arasında.
Bizi ilgilendiren kısmı toplum barışına katkı sağlayacak yönü...
Bir kişi işini yapma gayretindeyse...
Yok efendim parası için yapıyor.
Yok bilmem ne...
Yapıyor ya...
Gayret ediyor ya...
Teşekkürü de hak ediyor.

Gözünün üstünde kaşın var...
Kişi, kurum...
Güzel iş-hizmet yapıyor.
Yazıyoruz.
Herkes mutlu.
Eksik yapıyor.
İhmal ediyor.
Hata yapıyor.
Yanlış yapıyor.
Daha fazlasını da yapıyor.
Yanlışı dile getiriyorsunuz.
Kim veya hangi kurum olduğu önemli değil.
Kişiler için de böyle.
Sadece bize göre değil.
İnsanlar markette...
Otobüste...
Dolmuşta...
Devlet dairesinde...
Özel sektörde...
Çarşıda...
Pazarda...
Evde...
Memnuniyetsizliğini dile getirirse, ondan kötüsü yok.
Hep pohpohlayacaksın.
Kimseye 'gözünün üstünde kaşın var' demeyeceksin.
Senden iyisi yok.
Amiri de böyle...
Memuru da.
İşçisi de böyle...
İşvereni de.
Komşusu da böyle...
Akrabası da.
Kısacası...
Biraz hoşgörü şart.
Ama en çok da eleştiriye açık olmak gerek.
Hatadan dönmek erdemdir.

Stok sorunumuz yok...
Bizim stok diye bir sorunumuz yok.
Stokçuluk sorunumuz var.
Fiyatlar yukarı giderken hızlı gidiyor.
Aşağı inerken bir türlü inmiyor.
60 liralık sıvı yağı 160 liraya çıkardılar.
Bir ayar.
İndi 100 liraya.
Sonra bir savaş çığırtkanlığı.
Yağ yine oldu 150 lira...
Raflarda yağ kalmadı.
Yağ geldi.
İktidarın söylemlerine göre stok sorunumuz yok.
Raflar doldu.
Ama fiyatlar yukarıda takılı kaldı.
Bizim stokçuluk sorunumuz var...
Daha doğrusu...
Bizim ahlak sorunumuz var.